Yeni bir haftaya geçen haftadan daha farklı başlamıştım. Sefa ile tek kelime konuşmuyordum. Birkaç kere bana bir şey sormuştu ama onu geçiştirmiştim. Her zaman olduğu gibi kimseyle küs kalmamaya çalışıyordu.
Dün Çağatay rahatsızlığından dolayı veda etmişti. Son hafta zaten hiç gelememişti. O yüzden konuşamamıştık. Yine de çok üzülmüştüm. İyi anlaşıyorduk ve böyle bir şey yüzünden elenmesi beni üzmüştü.
Sefa'ya olan kırgınlığım ister istemez işime yansımıştı. İyi anlaştığım kişiler de doğal olarak bunu fark ediyordu.Yarışmadan önce kulisten çıkan Barış yanıma geldiğinde beni kenara çekip sorgulamaya başlamıştı.
"Hayırdır Akasya? İki gündür keyfin yok gibi."
Kollarımı birbirine bağlayıp yanımdaki duvara yaslandım ve iç çektim.
"Çok mu belli oluyor?"
"Evet. Kimseyle konuşmuyorsun. Kulise girip haber verip gidiyorsun. Dün eleme vardı ama kimseye destek bile vermedin."
"Özel hayatımla ilgili bu aslında. O yüzden çok bir şey diyemeyeceğim."
"Yok zaten ben anlat diye zorlayamam. Sadece iyi gözükmüyordun. Merak ettim."
"Teşekkür ederim."
"Bir şeye ihtiyacın olursa söylemen yeterli. Arkadaşız biliyorsun."
"Tabii. Söylerim."
Omzumu patpatlayıp kulise girerken kapıdaki Sefa ile göz göze geldiğimde bana başıyla selam vermişti. Bir tepki vermeden orada dikilmeye devam etmek yerine stüdyoya girdim.
Çekimler başladığında şefler yarışmacılarla sohbet ederken ben de sessiz sessiz izliyordum. Bu sefer Sefa'ya odaklanmak yerine tüm yarışmacılara bakıyordum.
Konu birden Sefa'nın sözde cimriliğine gelince şefler kendi aralarında espri yapmaya başlamıştı. Birkaç kişi Sefa hakkında yorum yaparken gerçekten cimri gibi yansıtılıyordu.
"Sefa senin gelecekteki kız arkadaşına başarılar diliyoruz."
Somer şef gülerek cümlesini kurunca Sefa da zoraki gülmüştü.
"Şef ben o konularda pek iyi değilim zaten. Şansım yaver gitmiyor."
Bunu söylerken çok kısa bir an bu tarafa bakmıştı ama beni tam göremeyince dikkatini tekrar şeflere vermişti.
"O şansı kendin yok ettin."
Ben kendi kendime mırıldanırken yanımdaki görevlilerden biri bana bakmıştı.
"Bir şey mi dedin Akasya?"
"Yok demedim."
Konuşmalar bittikten sonra yarışma başladığında stüdyoyu yoğun bir et kokusu sarmıştı. Sac tava yapıyorlardı. En sevdiğim şeylerden biriydi. Düşündüğüm tek şey güzel yapan kişilerin yemeğinden yemekti.
Uzun uğraşlar sonucu herkes güzel bir yemek ortaya çıkarmıştı. Şefler tadım yaparken arkadaki tüm ekip güzel kokuyla mest olmuş bir an önce yemek istiyordu. Biz dört gözle beklerken şefler tadımları yapmıştı.
Yarışmacılar yukarı çıktıktan sonra şefler ekibin gelip yiyebileceğini söyleyince hepimiz büyük bir iştahla tezgahlara yaklaşmıştık.
"Benimki mükemmel oldu. Kesinlikle yiyin."
Sefa yukarıdan seslenirken onun tezgahını geçip Ayaz'ın yemeğinden yemeye başlamıştım. İrem abi Sefa'nın yemeğini beğendiğini söyleyip beni çağırdığında onu geçiştirmiştim. Sonrasında yakınlardaki diğer tezgahları da dolanıp hepsinin tatlarına bakarken inatla Sefa'nın yemeğini yememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ғᴏᴜʀᴛʜ ᴏғ ᴊᴜʟʏ {sᴇғᴀ ᴏᴋʏᴀʏ ᴋıʟıç}
Hayran Kurgu"𝑫𝒊𝒅 𝒚𝒐𝒖 𝒈𝒆𝒕 𝒆𝒏𝒐𝒖𝒈𝒉 𝒍𝒐𝒗𝒆, 𝒎𝒚 𝒍𝒊𝒕𝒕𝒍𝒆 𝒅𝒐𝒗𝒆 𝑾𝒉𝒚 𝒅𝒐 𝒚𝒐𝒖 𝒄𝒓𝒚?"