"Furkan sıkı tutun abicim" diyip sırtında ki çocuğu düşmesin diye zıplattı pars.
"Pars!" Bağırmamla bana baktı. Hızlıca kolundan tutup solumda ki sokağa girdik beraber.
Hızlıca bir apartmana ilerledik. Sessiz ama hızlı adımlarla apatmanın son katına çıktık. Çatı olduğunu düşündüğüm yerin tahta kapısını açtım. Çatı katıydı ama kiremit felan yoktu, teras gibi bir yerdi.
Kafamı kenardan uzatıp arkamızda ki adamlar gitmiş mi diye kontrol ettim.
Hâlâ dolaşıyorlardı. Oflayıp geri çekildim."Sessiz olmalıyız bir yarım saat sonra giderler heralde"
"Kızım sana dedim belayı çekiyorsun diye" göz devirdim.
"Ben belayı çekmiyorum pars, veya bela mıknatısı da değilim, beladan uzaklaşıyorken o beni bulmuyor. Ben bizzat kendim istiyorum, hem kötü mü yaptık, bir çocuk kurtardık. Belki de daha fazla çocuk kurtardık."
Furkana baktı o da. Furkan ile tam 15 dakika önce tanışmıştık. Onu organ mafyasının elinden kurtarmıştık.
Doğru okudunuz organ mafyası. Polise haber vermiştik ama yarısı kaçmıştı, patronları yakalanmıştı ve adamları da bizi arıyordu şimdi.
"Abla" diyen furkana döndü bakışlarım, hayranca bakıyordu.
"Noldu neden öyle bakıyorsun?" Dedim yumuşak bir tınıyla.
"Gözlerin çok güzel, nasıl böyle oluyor."
Tebessüm ettim ona.
"Benim gözlerim doğuştan böyle, bir hastalık sonucu oluşuyor"
"Çok güzelmiş"
"Teşekkür ederim" dedim gülümseyerek.
Normalde çocukları sevmem, yani öyle bayılmam çocuklara ama onlara karşı hep yumuşak olur, yardım ederim bazende parsın ısrarlarıyla oyun felan oynarım.
Furkan da 12 yaşında bir veletti. Oyun oynarken bir anda ara sokakta sıkıştırmışlar organ mafyaları. Biz de o sırada oradan geçtiğimiz için sesleri duyup, kurtarmıştık.
Yarım saat oralarda oyalanırken tekrar mahalleyi kontrol ettiğimde adamların gitmiş olduğunu gördük.
Apartmandan aşağı inip yürümeye başladık.
"Pera, önce utku abinin mekana uğrayalım mı?"
"Ne yapcaz lan orada"
"Olum acıktık, hem furkan da acıkmıştır. Adamlar yokken bir lavacun gömelim"
"Lavacun dedin ben buna karşı çıkamam. Gidiyoruz utku abinin mekanına"
"Lavacun ne pars abi?"
"Lavacun aslında lahmacun ama biz lavacun diyoruz"
"Neden öyle diyorsunuz peki?"
"Biz perayla beraber büyüdük, öz olmasada kardeşiz. Küçükken ikimizin de ilk söylediği kelime lavacun olmuş. Bizim lahmacun aşkımız küçüklükten geliyor. Bizde çocukken lavacun dediğimiz için büyüyünce de bunu bozmayalım dedik."
"Ne kadar güzel, siz öz değilseniz nasıl kardeş oluyorsunuz?"
Ay ne çok soru sordun be furki.
Adımlarımı durdurup furkanın önünde eğildim.
"Bak furkan, kardeşlik bazen kan bağı ile, aynı anneden doğmak ile olmaz. Biz can bağı ile bağlıyız pars ile. Pars benim hem kan, hemde can kardeşim. İkiz gibiyiz biz. Aynı anneden doğmamıza gerek yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavacun | Karışan Bebekler
Ficção Adolescente"Bir lavacunla geldiğimiz noktaya bak, hastane odası!" "Lahmacun demek istedin heralde?" "Lahmacun, lavacundur" Bir lahmacun aşkı, bir karışan bebekler hikayesi. Lahmacuna aşık iki arkadaş, kardeşte diyebiliriz. Umursamaz, serseri, hafif bir şekilde...