Masadan kalkarken benimle birlikte kalkmak için ayaklanan parsla saniyelik gözgöze gelmemizle oturdu.
Merdivenlerin başına gidip trabzanlara kolumu yasladım.
"Cancan"
"Buyur abla" diyen can merdivenin ucunda gözüktü.
"Bize her zamankinden 10 dakika sonra getirirsin aslanım"
"Tamam abla" can buranın çırağıydı. Bizde cancan derdik, o da rahatsız olmazdı zaten.
Masaya döndüğümde bana şaşırmış bakıyorlardı. Gideceğime kesin emin olmuşlardı yani. Masanın yanına yaklaşıp ayakta durdum.
"Sizinle konuşalım mı? Yan masada" dedim annemlere hitaben.
"Tabii kızım" diyip ayaklandılar. Hemen yan masaya geçtik. Yan masadan da sesimizi duyabilirlerdi, ama ben rahat olmak için geçmiştim.
Daha rahat hesap sormak için.
"Benim doğum tarihim ne zaman anne?"
İkiside bir an afalladı. Ben ise tek kaşım kalkık onlara bakıyordum.
"Peki. Yaşım kaç baba?"
"16?" Tereddüt ederek konuşmuştu.
"Peki. Buna da peki. İlk kelimem neydi?"
"Anne"
"Baba" annem anne, babam baba, demişti.
Derin bir nefes verdim. Yan masadakilerin bizi izlemeselerde duyduklarını biliyordum.
"En sevdiğim yemek"
"Lahmacun"
"E bi zahmet bilin, her gün burda olduğumuzdan" diye ağızımın içinde yuvarlayıp mırıldandım.
"Peki doğru cevapları ben size söyleyeyim" dedi pars yanımda elimi tutarak.
"Doğum tarihlerimiz, 7 Ekim 2006, dakika farkıyla aynı saatte doğduk. Yaşlarımız 17 ve ikimizinde ilk kelimesi lavacun"
"Şimdi bana gelmiş diyorsunuz biz senin ailen değiliz, biyolojik ailen falan filan! Benim tek gerçek ailem bu çocukken aile felan istemiyorum ben!"
"Bırak artık şımarıklığı sena!"
"Ne şımarıklığı ya ne şımarıklığı!"sandalyemi devirerek ayağa kalktım sinirle.
"Beeni şımartacak bir annem, babam oldu mu ki şımarık davranayım! Ha benim adım sena değil! Ben sizin hiçbir zaman kızınız olamadım. Benim adım Pera Yüsra ve bu çocuktan başka ailem yok, olmayacakta!"
Masadan kalkıp merdivenlere ilerledim. Parsda yanımda kolunu omzuma attı. Duraksayıp öteki aileye doğru döndüm.
"Ailemden numaramı alır hastanenin konumunu atarsınız" tekrar önümüze dönüp merdivenlere ilerledik.
Merdivenlerden indiğimizde aklıma gelenle adımlarımı durdurdum.
"Pars, lavacunlar nolacak?" Tereddütle konuşmaya başladı.
"Yemeden gitsek-" gözlerimi belertip ona döndüm.
"Asla olamaz! Eğer yemeden çıkarsak bir daha lavacunun yüzüne bakamayız!"
"Doğru diyorsun, gel bizim masaya oturalım, yer öyle gideriz" onu kafamla onaylayıp arkaya döndüm.
Merdivenin altında duvara yaslı masa ve deri koltuk gibi birşey vardı. Deri koltuğu şöyle tarif edeyim, wednesday filmindeki kafede olan deri oturma yerleri gibi birşey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lavacun | Karışan Bebekler
Teen Fiction"Bir lavacunla geldiğimiz noktaya bak, hastane odası!" "Lahmacun demek istedin heralde?" "Lahmacun, lavacundur" Bir lahmacun aşkı, bir karışan bebekler hikayesi. Lahmacuna aşık iki arkadaş, kardeşte diyebiliriz. Umursamaz, serseri, hafif bir şekilde...