6

555 83 100
                                    

okuduğunuz için gerçekten çok teşekkür ederim
böyle başa yazmak istedim

•••

İçindeki garip heyecanla bildirime bastı, hesaba yönlendirildi. Gördüğü tweetle aklı karıştı. Ne demeye çalışmıştı?

Ondan kendini kanıtlamasını mı istiyordu? Üzerine alınmalı mıydı? Belki de Jisung haklıydı, inanmamıştı ve bu yüzden cevap vermemişti.

Yazılanları gördüğünde gelen kendini kanıtlama isteğini sorgulamaya başladı. Neden bu kadar önemli olmuştu bu Sunshine? Neden ilgisini çekiyordu? Neden kanıt istiyordu? Neden inanmamıştı? Gibi gibi gibi...

Soruların cevaplarını bilmese de bir bildiği vardı: Sunshine'a kendini inandırmak istiyordu.
Tanımak istiyordu onu. Etkili konuşuyordu, güzel çiziyordu ve enteresan bir hayal gücü vardı. Yazdığını yaymaması ona onun güvenilir bir insan olduğunu düşündürüyordu. Hayranları olmalarından ve güzel çizdiğinden başka bir şey bilmiyordu. Öğrenmek istiyordu.

Ertesi sabah tekrar yazmaya karar verdi. Gördüğünü bilsin diye tweeti beğendi ve telefonunu kapatarak odasına geri döndü.

•••

"Oha. Güzel yazmışsın lan."

"Bilmiyorum Min. Fazla mı kapalı oldu? Üzerine alınmayabilir."

"Bence gayet uygun cano. Eğer gerçekten Chan'sa yazacak. Ben söyleyeyim."

"Umarım."

Tweeti attığımdan beri hissettiğim ve düşündüğüm şeylerden rahatsızlık duyuyordum aslında. Çünkü önceden yaptığım ne varsa ona ulaşma amacı gütmüyordu fakat şimdi 'umarım odur, umarım konuşuruz' gibi şeyler düşünüyordum ve bilmiyorum, kötü hissediyordum.

Bu süreçte geçmişi hatırlamamdan da kaynaklı olabilirdi bu değişik duygu değişimleri. Normalde beni kötü hissettiren tek şey geçmişte yaşanılan o şeylerdi çünkü.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum, Seungmin annesini ziyaret etmek için evden ayrılmıştı. Muhtemelen bugün ve hafta sonu boyunca orada kalacaktı. Beni de çağırmıştı fakat modum yoktu, anlarsınız ya. Kısaca yalnız kalmıştım.

Aslında bu üç günümü oldukça verimli geçirebilirdim. Yemek tarifleri öğrenebilir, takı yapabilir, yeni animeye başlayabilir veya film izleyebilirdim.

Ama ben kendimi odama kapatarak, cipsle beslenerek veya öğün atlayarak, twitter ve instada gezerek hayatsız olduğumu tekrar kanıtladım. En çok yaptığım şey ise müzik eşliğinde durmadan çizmekti. Bitirdiğim çizimler olsa da çoğunu beğenmemiş ve yok etmiştim.

Gergin olduğumda çizimlerimi beğenmezdim. Hissettiğim şeyler çizimime yansır, bu durumda da hissettiğim tüm kötü duygular çizimlerime yansıyordu ve bir karmaşa halinde göz zevki bozuyorlardı.

Yine aynısı oldu. Bir çizimim daha çöpe gitti. Ardından zil çaldı. Anlaşılan koskoca üç günümü gerçekten hayatsız gibi geçirmiştim.

"Ben geld- E oha ama!"

Kapıyı açtığımda bana söylenmeye başlayan Seungmin'le iyi görünmediğim kanısına vardım. Sanırım fazlasıyla çökmüştüm. Üç gündür doğru düzgün uyumuyor, yemek yemiyor ve temiz hava almıyordum.

"Bu hal ne?"

Bana endişeli gözlerle bakması beni de germişti. O kadar mı kötü görünüyordum?

"Felix. Yine aynısı olmuyor değil mi canım?"

Şimdi anlaşılmıştı ne diye gergin baktığı. Yavaş yavaş geçmişte olan halime bürünüyordum ve Seungmin açıkça bundan korkuyordu. Ben de pekala aynı şekilde tedirgindim.
Ama hayır, zannetmiyorum. Bir daha o derece bir çöküş yaşamam için olanları unutmam, tekrar yaşamam gerekiyordu. Kısaca bu imkansızdı, kendimin farkındaydım.

SunshineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin