Ferit boynundaki kravatı bir sağa bir sola çekiştirerek nefes almaya çalıştı. SunaHan her zamanki gibi yoğundu ve piyanistlik dışında bir iş yapmak çok yoruyordu insanı. Sabah sekizde restorana gelmiş ve ablasıyla birlikte mesaiye başlamıştı ama pek çalıştığı söylenemezdi. Bütün gün boş boş sağda solda gezinmiş ve Suna'nın somurtmasıyla uğraşmıştı. Yani kısacası oldukça sıkıcı bir gündü.
Dün akşamın yorgunluğu vardı hala üzerinde. Uykusunu tam olarak alamamıştı. Seyran da aynı durumdaydı çünkü fırsat bulup konuştukları her seferde ikisi de ne kadar yorgun olduğundan bahsediyorlardı. Rahat bir uykuya ihtiyaçları vardı.
Resepsiyondaki görevli yanında dört tane işçiyle yemek salonuna girince Ferit'in ilgisini çekmeyi başarmıştı. Salona girmişler ve doğruca piyanoya yönelmişlerdi. Resepsiyonist ayakta beklerken lacivert tulumlu dört adam piyano ile uğraşmaya başladılar. Ferit merakla o yöne ilerledi. Piyano ile ilgili bir sorun olabilir miydi?
"Kolay gelsin arkadaşlar. Ne oldu bir sorun mu var?"
"Ferit Bey piyanoyu kaldıracağız da işçiler o yüzden geldiler."
Ferit kaşlarını çattı. Anlamamıştı. Piyano niye kaldırılıyordu ve buna kim karar vermişti?
"Anlamadım niye kaldırılıyor piyano? Kime sordunuz?"
Resepsiyonist biraz paniğe kapılmış ve kekelemişti. Ferit gerçekten ters bir insandı. Suna yeterince sinir bozucu bir patronken bir de Ferit çıkmıştı başlarına.
"Efendim şey sizin haberiniz yok muydu? Ben haberiniz var sandım."
"Neyden haberim yok muydu?"
"Suna Hanım talimat verdi piyanonun kaldırılması için."
Ferit sinirle güldü. Tabi ya, başka kimin başının altından çıkardı ki böyle kararlar. Ne zararı vardı piyanonun? O da buranın bir parçasıydı sonuçta.
"Bana neden haber verilmiyor peki? Benim neden onayım alınmıyor?"
"Kusura bakmayın Ferit Bey ben bilemedim. Sizin de haberiniz var sandım."
"Tamam. Tamam bırakın. Hiçbir şey yapmayın. Ben Suna Hanım'la konuşup geliyorum."
Gün içinde onlarca kez girdiği odaya bir kez daha girdi ve bir kez daha Suna'nın asık suratıyla karşılaştı Ferit. Bu sefer alttan almayacak ağzına geleni sayacaktı. Suna'nın bu yaptığı saygısızlıktı.
"Piyanoyu kaldırmak da ne demek oluyor Suna? Benim fikrim neden alınmıyor böyle bir kararda?"
Suna başını kaldırıp kardeşine baktı. Bütün gün Ferit'e maruz kaldığı yetmezmiş gibi bir de aynı odayı paylaşmak zorundalardı. Ferit'in bir an önce gitmesi gerekiyordu ve yıldırma politikasına ilk günden başlamıştı.
"Artık bir piyanistimiz olmadığına göre bir piyanoya ihtiyacımız yok diye düşündüm. Çok yer kaplıyor. Onu kaldırır bir masa daha koyarız oraya. Fena mı?"
"Hala bir piyanistimiz var Suna. Ben buradayım. Gerektiği zaman oturur çalardım piyanomu. Ayrıca çalmasam bile ne zararı var ki? O piyano buranın bir parçası. Dokunamazsın ona."
"Valla Ferit'ciğim ilgili düşüncelerini akşam yiyeceğimiz aile yemeğinde babama iletebilirsin çünkü kendisinin onayı var. Akşam geldiğinde piyanoyu burada görmek istemiyor. Eğer ikna edersen sonra tekrar kurdururuz. Ama şimdi o piyanonun gitmesi gerekiyor."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST (SeyFer)
Fanfiction"Ferit, seni bir daha görür müyüm?" Ferit'in karanlıkta parlayan gözlerine inci gibi dişleri eşlik etmişti. Bu akşamki en içten gülümsemesini bahşetti Seyran'a. Umarım beni bir daha görürsün diye geçirdi içinden. "İstediğin zaman görebilirsin. Piyan...