39. Bölüm pt.1 / Seyran'ın Ankara'sı

2.7K 136 96
                                    

Bölüm Şarkısı: Swan Lake by Tchaikovsky

Tanıdık sokağın köşesinde, park edilmiş bir arabanın içinde, şiddeti artmış olan yağmurun sesi eşliğinde hareketlenmeleri gerekirken olduğu yere çakılmıştı Seyran ve Ferit. Bunun iki nedeni vardı, görünen neden yağmurun hızlanmasıydı ve ıslanmak istemiyorlardı. Asıl neden ise... öpüşmeyi hala kesememişlerdi. Başarı Sokağı'na bir şekilde gelmişlerdi ama araba kontağı kapanır kapanmaz Seyran kendini yine Ferit'in kucağına bulmuştu. Bu sefer sonradan düşündüğünde utanacağı kadar kendilerinden geçmişlerdi. Ferit'in birkaç saat önce kapattığı fermuar adım adım açılmış, Seyran özenle hazırladığı kara saçları parmaklarıyla dağılmıştı.

"Seyran, arka koltuğa mı geçsek? Sığarız bence."

"Ne, Ferit! Delirme..." Omuzuna düşmüş sütyen askısını düzeltti ve beline toplanmış elbisenin kolunu giydi Seyran. Dürüst olmak gerekirse öpüşmek için gayet... güzel bir ambiyans vardı. Ama Seyran daha fazlasını arıyordu. "Sana otele gidelim demiştim."

"Olmaz." Seyran yan koltuğa geçince gömleğinin düğmelerini iliklemeye başladı Ferit. Seyran'ın sıcaklığında Ankara'nın soğuğunu pek hissetmişti ama şimdi arabanın serin havası tüylerinin diken diken olmasına sebep olmuştu. "Daha beni nereye getirdiğini söylemedin bile. Sizin evin sokağı değil mi bu?"

"Evet bizim evin sokağı." Ferit'le beraber toparlanmaya başladı Seyran. On yedi yaşındaki Seyran'ı nerede bulabileceğini bir süre düşünmüş en sonunda aklına burası gelmişti. "Hadi hazırsan çıkalım."

"Seyran... Gecenin bir vakti eve mi gireceğiz? Sizinkiler uyanmasın?"

"Önce başka bir yere uğrayacağız, hadi hadi!"

Yağan yağmurun altında, hızlı adımlarla sokağın sonuna geldiler ve Ferit'in de tanıdığı o çocuk parkına ulaştılar. E zaten biliyordu burayı... Tekrar mı ziyaret edeceklerdi?

"Çocuk parkı..."

"Çocukluğumun geçtiği çocuk parkı... Gel şu banka oturalım."

Seyran oturmadan önce ıslak banka hızlıca montunu serdi Ferit. O mini etekle bir hayli üşüyor olmalıydı kadın, bu saatte ve havada dışarıda olmak aptallıktı aslında. Isıtabilmek için sevgilisine sarıldı. Boş, karanlık parka baktı.

"Önce çocukluğumdan bahsetmek istedim sana. Çünkü her şey orada başlar."

"Doğru, orada başlar." Ferit'in hikayesi yalıda, ailesiyle başlamıştı. Piyanonun hikayesi çocukluğuna dayanıyordu mesela. Birden ortaya çıkmamıştı. Seyran'ı anlamak ve tanımak için dinlemeye hazırdı.

"Ben neşeli bir çocuktum aslında. İnanması zor ama biraz da yaramazdım..."

"Sen? Allah Allah... Hiç inanasım gelmedi ama."

Seyran kıkırdayarak biraz daha sokuldu Ferit'in göğsüne. Demin vücudu alev alırken şimdi tüm hücreleriyle titriyordu. Kendi için olmasa da montunu banka sermiş adam için içi cız etti, daha hızlı olmaya karar verdi.

"Evet ben... Hep koşar hep düşerdim. Dizimde yara izleri eksik olmazdı hiç. Elimde salçalı ekmeğim, ayağımda terliklerim günü akşam ederdim sokakta."

Gözünün önündeki parkta Seyran'ın anlattıklarını hayal etmeye çalıştı Ferit. Şanlıların evinde gördüğü Seyran'ın küçüklük fotoğrafını düşündü. O minik kızın buralarda koşturduğunu görebiliyor ve istemsizce gülümsüyordu. Allah, Kazım Bey ve Esme anneye Seyran gibi bir evlatla dünyanın en güzel nimetlerinden birini vermiş olmalıydı.

PİYANİST (SeyFer)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin