45. Bölüm "Yalnız Bir Ruh"

1.4K 125 194
                                    

Soğuk havanın insanları evde tutmaya yetmediği bir akşamda SunaHan'da pazar yoğunluğu yaşanıyordu. Şanlılar için rezerve edilmiş bir masa hariç tüm masalar dolmuş, insanlar lobide sıralarını bekliyordu. Ferit için de yoğun bir gün olmuştu bugün. Önce sabah ablasının yokluğunda toplantıları idare etmiş, daha sonra pazar yoğunluğundaki restoranın idaresini sağlamıştı. Arada da yalvar yakar bu akşamki pub sahnesini gece 11'e aldırmış, mert'ten sağlam bir trip yese de sesi çıkmamıştı. Zira ne gücü ne de hakkı vardı buna. Pub ve SunaHan aynı anda gerçekten olmuyordu galiba. Sakin bir anında bunu düşünecek, Seyran'ın fikrine danışacaktı.

Ayırttığı masayı kontrol etmek için son kez girdi salona. Onu tanıyıp selam veren insanları geri çevirmeyip bir gülümseme bahşetti hepsine. Piyano görünür oldukça Ferit de tanınır olmuştu SunaHan müşterileri için. Hiç tanımadığı insanlar tarafından takdir görmek hala garipti ama alışacaktı elbet. Aynanın yansımasından kendini kontrol edip kravatını düzeltti, masada bir eksik olmadığına emin olduktan sonra misafirlerini karşılamak üzere girişe doğru yöneldi. Bu akşamı da alnının akıyla atlatırsa her şeyin iyi olacağına inanıyordu. Her şey iyi olacaktı, bu akşam harikalar yaratacaktı.

Beş dakika içinde önce seyran, sonra da anne ve babası girdi kapıdan. Ferit hemen yaklaştı misafirlerine güler yüzüyle. Hepsi şık giyinip özenle hazırlanmışlardı, bu akşama en az ferit kadar değer veriyorlardı. İstemsiz sırıtması daha da büyüdü çünkü seyran tanıştıkları ilk günkü gibi siyahlara bürünmüştü.

"İyi akşamlar efendim, hoş geldiniz."

Feritin resmiyetine kıkırdadı Seyran. Adam hala utangaçtı babasına karşı. Montunu çıkarttı ve sevgilisinin özenli görüntüsünü süzdü tepeden tırnağa. Feritin bu akşamki en büyük silahı inci gibi parlayan dişleriydi, gülümsemesi bir an eksik olmuyordu yüzünden.

"İyi akşamlar Ferit. Ne bu resmiyet? Biziz biz. Rahat olur musun?"

Seyran'a omuz silkti Ferit. Ne yapsındı, Kazım'ın karşısında eli ayağına dolaşıyordu. Sonsuza dek böyle devam edecekti galiba. Misafirlerinin montlarını almaya başladı bir yandan. Arkasında bekleyen görevliye uzattı vestiyere asması için.

"İyi akşamlar oğlum. Bu akşam amma da kalabalıksınız. İşinden gücünden alıkoymadık seni inşallah?"

"Bu akşamı size ayırdım Esme Hanım. Başka bir işim yok."

Eğilip Esmenin elini öptü Ferit. Esme çocuğun taranmış saçlarını bozmak istemediği için yanağından sevdi bu sefer. "Ne güzel olmuşsun oğlum. Maşallah sana. Takım elbise pek yakışmış."

"Teşekkürler. Güzelliğinize yaraşır olmaya çalıştım ama görüyorum ki başarılı olamamışım. Hepiniz çok şıksınız bu akşam."

Feritin tatlı diline zaten tav olan Seyran, adamın ailesine karşı olan tavrını gördükçe iyice aşık oluyordu galiba. Babasının ve aşık olduğu adamın selamlaşmasını büyük bir hayranlıkla izlemesinin başka bir açıklaması olamazdı. Babası düne göre daha güler yüzlüydü Allah'tan... Feriti yanıtsız bırakmıyor, çevresinde olup bitenleri yok saymıyordu. Ferit haklı olabilirdi. Ferit'i seviyordu Kazım, sadece belli edemiyordu.

"Buyurun sizi daha fazla ayakta bekletmeyeyim, masamıza geçelim."

Ferit gözlerinin içine bakınca dünyaya döndü ve kendini toparladı. Babası ve annesi kol kola önden gidiyor, Seyran ve Ferit de arkadan onları takip ediyordu. Yıllar sonraki hallerine bakıyor gibi hissetti Seyran. Beraber büyüyüp yaş aldıklarında, yıllar sonra yine kol kola yürüyecekler miydi acaba bu masaların arasında? Gerçek bir aile olduktan sonra Ferit, ailesi için şarkılar çalacak mıydı piyanosunda?

PİYANİST (SeyFer)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin