Gecenin ıssız karanlığında rahatsızca soluna döndü Seyran. Sokak ışığının yarım yamalak aydınlattığı salonunda gezdirdi gözlerini. Sessizlik içini bunaltıyordu ama duvar saatinin tik tak sesi de kulak tırmalıyordu. Koltuk da rahat değildi zaten bu gece. Yastık çok sertti. Ne bedeni ne içi rahattı. Durmadan ofluyor, anne ve babasını uyandırmamaya özen gösterip salonda volta atıyordu. Bu gece dakikalar geçmek bilmiyor, gece sabaha kavuşamayacakmış gibi hissettiriyordu.
Bir kez daha yattığı yerde kıpırdanıp doğruldu ve ayağını koltuktan aşağı sarkıttı. 30 saniye önce bıraktığı telefonunu rahatsız edici ışığına rağmen tekrar aldı ve kontrol etti Ferit'ten bir haber olması umuduyla ama ne yazık ki her şey bıraktığı gibiydi. Attığı mesajlar iletilmemiş, aramalarına henüz bir dönüş gelmemişti. Yaklaşık beş saattir Ferit yoktu, buhar olup uçmuştu sanki. En son bu sessizliği bir kaza haberi ile son bulmuştu. Elini daralan göğsüne yerleştirip derin nefesler aldı, gözlerini kapattı ve kendini telkin etmeye başladı içinden. Ama Orhan'ın bu akşamki tavırları, Ferit'in yalıya gidecek olması ve sinirli olduğunda gözünün dönmesi korkunç ihtimallerin gerçekleşme olasılığını arttırıyordu. Stresle tırnaklarını yemeye başladı bedeni istemsizce ileri geri sallanırken. Saatin akrebi saat 3'te takılı kalmıştı sanki. Seyran saatlerdir gece 3'ü yaşıyordu.
Tekrar Ferit'i aramak üzereyken o henüz dokunmadan titremeye başladı telefon. Güçlü ışığı salonu aydınlattı. Hiç beklemeden telefona uzandı, kalbi ağzında atarken arayan kişiye baktı; Ferit 🤍 arıyor... İçinden şükretmeye başladı ve telefonu kaptığı gibi piyano odasına adımladı anne ve babasını uyandırmamak için. Kapıyı dikkatlice kapattıktan sonra merakla yanıtladı aramayı.
"Alo, Ferit! Nerelerdesin saatlerdir? İyi misin?" Sesindeki paniğe engel olamamıştı, fısıldarken bile titremişti sesi.
"Seeyraann..." dedi Ferit dili döndüğünce. Arkadaki müzik sesi Ferit'in sesini bastırıyor, yuvarlanan kelimeler ne söylediğini anlamayı zorlaştırıyordu.
"Seyran sen..." Ferit'in sarhoş sözleri yarım kaldı. Derin bir nefes verdi telefona. Önündeki kadehe uzandı. "...sen beni mi aradın?"
"Evet Ferit defalarca! Defalarca hem de! Neredesin, bu halin ne?" Sesinden bile sarhoşluğu belli olan adama kızmak ve üzülmek arasında bir noktada kaldı Seyran. Ferit'in alkollü nefesi telefonu aşıp tenine işliyordu sanki.
"Sen beni merak ettin yani öyle mi?" Ferit'in bu sorusu karşısında dumura uğrayan Seyran sessiz kaldı. Ferit'in aklı havadaydı muhtemelen. Duyulmadığını düşünüp bağırarak konuştu bu sefer "Sen beni merak mı ettin?"
"Evet..." telefonu uzaklaştırdı kulağından. Ferit her ne yapıyorsa pek sağlıklı görünmüyordu ve bu da Seyran'ın endişesini arttırıyordu. "...çok merak ettim hem de. Aklım çıktı, uyuyamadım Ferit. Saatlerdir haber bekliyorum senden."
Bir şey söylemese de yüksek bir kahkaha ile cevap verdi Ferit buna. Kahkahası devam ettikçe söndü ve hıçkırık olarak döküldü dudaklarından. Telefonu kulağından çekti, başını barın pis tezgahına dayadı ağlayabilmek için. Yalıdan çıktığından beri, alkol kanına karıştığından beri iyi değildi.
"Ferit... sen iyi değilsin." diyebildi Seyran uzaktan gelen hıçkırık seslerini çaresizce dinlerken. Piyanonun taburesine oturdu. Ay ışığı vurdu yüzüne, Ferit sarhoş muydu yoksa ağlıyor muydu?
"Ben de seni aradım Seyran." Sesini toparladı Ferit cümle kurabilmek için. Döktüğü her gözyaşı için bir kadeh içiyor ve kadehler iç iç bitmiyordu nedense. Aklı yerinde değildi ama dürüsttü bu gece. En başta kendine dürüsttü. "Bu gece seni yanımda aradım. Baktığım her... ama her yerde aradım. Yoktun."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST (SeyFer)
Fanfiction"Ferit, seni bir daha görür müyüm?" Ferit'in karanlıkta parlayan gözlerine inci gibi dişleri eşlik etmişti. Bu akşamki en içten gülümsemesini bahşetti Seyran'a. Umarım beni bir daha görürsün diye geçirdi içinden. "İstediğin zaman görebilirsin. Piyan...