"Çınar Esintisi"

1.6K 141 122
                                    

-2026, Ağustos, Şile-

Ağır ve ürkek adımlarını ilerletti Seyran yağmur damlaları ile ıslanmış çimende. Sanki çimenler ayağına dolanıyor, ıslaklığını pantolonuna bulaştırıyor tenine bir ürperti bırakıyordu. Burası tanıdıktı artık, uzun zaman önce yabancısı olmaktan çıkmıştı. Ama ilk günkü gibi bir ürkeklik esir almıştı zihnini, ilk günkü karmaşalarını beraberinde getirmişti. 

Büyük bahçenin kenarındaki çınar ağacının yanına gelince durdu, onu peşi sıra takip eden adım sesleri de durdu ve hemen bir ceket hissetti omuzlarında. Hala Ferit'in sıcağını taşıyan, Ferit'in sıcağıyla vücudundaki ürpertiyi yok etmeye çalışan cekete sıkıca sarıldı. Daha şimdiden düğümlenmiş boğazına rağmen gülümsedi karşısındaki ağacı izlerken. Her defasında hissettirdiği farklı duygulara rağmen değişmeyen tek bir şey vardı hayatında; O da bu ağacın büyüttüğü Ferit'ti. Çınar ağacı dallarını cömertlikle sallayıp misafirlerini karşılarken Seyran derin bir nefes çekti ciğerlerine çınarın esintisinden. Çınar ağacı, henüz ilk kez nefes olduğu mucizeyi aynı babasını büyüttüğü gibi büyütecekti.

Sırtını ağaca çevirip dibine oturdu bağdaş kurarak, yaslandı bir zamanlar Gülgün'ün yaptığı gibi. Ferit'e değil boşluğa baksa da kocasının yüzündeki memnuniyetsiz ifadeyi hissetti. "Seyran... Oraya oturmasan mı? Hala ıslak yerler. Üşütebilirsin. Dikkat etmelisin."

Yorgun ve kızarmış gözlerini Ferit'e çevirdi. Bir el uzatmıştı Ferit ona buradan kalkması için. Ferit'in iyi niyetini anlıyor ve desteğini hissediyordu ama ihtiyaçları olanın bu olmadığını biliyordu. Çınarı dinlemeye ve rüzgarını hissetmeye ihtiyaçları vardı. Daha önce yaptıkları gibi oturup konuşmaya, korkularını ve mutluluklarını paylaşmaya ihtiyaçları vardı. Kocasının elini tuttu ve kendine doğru çekti onu. "Sen de otursana Ferit. Ağacın yaprakları korumuş burayı, üşütmeyiz."

Ferit kararsız bir nefes aldı. Seyran'ı buradan kaldırmak imkansızdı, biliyordu. Buraya oturacak, sırtını ağacın geniş gövdesine yaslayacak ve gözlerini kapatarak sesli düşünecekti her şeyi. Daha önce de yaşamışlardı bunu ama o zaman her şey daha netti. Temiz bir su gibi berraktı hissettikleri. Şimdiki gibi dalgalı sularda yüzmüyor ve bir can simidi aramıyorlardı. Karısının yanına oturup parmaklarını birbirine kenetledi. Yine buradalardı, her şey ilk geldikleri günkü gibiydi. Tek fark şimdi bahçe daha temiz, ev daha canlı idi.

"Seyran, bi'tanem... Niye geldik buraya?" Dedi Ferit Seyranın dağılmış saçlarını yüzünden temizleyerek. Seyranın bunu beklediğini biliyordu, içini dökmek ve kabullenmek istiyordu yeni mucizesini.

Feritin tek bir sorusuyla yorgunluğunun ardına saklanmış iradesi yıkılınca dudakları titredi Seyranın. Yeşil gözleri sıcak yaşlar topladı. Şakağında Feritin uzun öpücüğünü hissedince gözleri kapandı. Buraya hangi duygularla gelirse gelsin yanında Ferit olacaktı, gece yanında uyuyan adamı izlerken bunu aklına kazımıştı. Öyle bir kazımıştı ki bugün çınar ağacına gelebilme cesaretini göstermişti.

"Çünkü... annen de buraya gelmişti Ferit..." dedi derin nefesler eşliğinde. Gözleri hala kapalıydı, gözlerinden akan yaşları Ferit tek tek siliyor ve karısını büyük bir dikkatle dinliyordu. "...Seni öğrendiğinde, seni beklerken o da buraya gelmişti. O yüzden gelmek istedim, annenin hissettiklerini hissetmek istedim."

Seyran göremese de gülümsedi aşık olduğu kadına Ferit. Yaşadıkları durumu kendi hikayesine benzetmek konusunda yalnız değildi, öğrendikleri ilk günden beri ikisi de aynı düşüncedeydi. Benzer durumlardan geçecek, benzer sınavlar vereceklerdi belki ama ne annesine ne de babasına benzeyeceklerdi. Bu yol kendi yollarıydı, hayata kendi cevaplarını vereceklerdi daima. En zorlu sınavlarda bile kenetlenmiş elleri ayrı düşmeyecekti.

PİYANİST (SeyFer)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin