36. BÖLÜM

3.2K 140 94
                                    

Güne açan çiçekler gibi aydınlık bir gözün feri, yorgun bir bedenin dingin nefesi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Güne açan çiçekler gibi aydınlık bir gözün feri, yorgun bir bedenin dingin nefesi. Sıcaklığa alışmış dünyanın batan tatlı güneşi, nazlı sevgilinin son cilvesi... Seyran gözlerini karanlık bir odada açtığında tam olarak bunları hissediyordu. Bunlar tam olarak neydi emin değildi ama şairane hissediyordu işte. İçinde patlayan duygu volkanlarının bıraktığı izler normallikten çok uzaklaştırmıştı kadını. Aşık bir gözle bakıyordu dünyaya, dümdüz görebilmesi mümkün müydü? Batan güneş, uçan kuşlar, miyavlayan kedi... Hepsi aşkı hatırlatmak için vardı dünyada. Hepsi romantik duyguların birer temsilcisiydi.

Gözlerini kırpıştırarak karanlığa alıştığında nerede olduğunu sorguladı önce. Yatağında uzandığını anlayacak kadar iyi tanıyordu yerini. Çıplak vücuduyla gerindi. En son, Ferit'le birlikte içerideki koltukta akıllarının son zerresini kaybedene dek seviştiklerini hatırlıyordu. Yorgunluk hali ve hafif bir sızı da doğruluyordu bunu. İki günlük hasretten intikam alırcasına kaybetmişlerdi kendilerini. Mayışmış vücutlarıyla orada sızmışlardı ama odaya nasıl geldiğini hatırlamıyordu. Eliyle yatağın yanını kontrol etti ama boştu. Acaba tüm hatırladıkları bir rüyadan mı ibaretti? Ferit Almanya'dan henüz dönmemiş olabilir miydi?

Zihninin karmaşasına daha fazla katlanamayarak hafifçe doğruldu ve baş ucundaki gece lambasını yaktı. Ferit'in gömleği ve kendi pijaması yatağın ucunda duruyordu. Elbette ki rüya değildi yaşananlar. Yüzüne sersem bir gülümseme yayılırken kulağına diğer odadaki piyanonun notaları doldu. Film tadında hissettiren bir müzik yayılıyordu evin içinde. Büyük ihtimalle Ferit'in parmaklarından çıkıyordu.

Kendini romantik bir filmin baş rolüymüş gibi hissederek Ferit'in gömleğini üzerine geçirdi ve birkaç düğmesini ilikledi. Vücuduna birkaç beden büyük olan bu gömlek elbise gibi duruyordu ve gerektiği kadarıyla örtmüştü vücudunu. Loş ışığı takip ederek odadan çıktı ve köşeyi döndüğünde Ferit girdi görüş açısına. Piyanonun başında oturmuş, usulca çalıyordu şarkısını. Kabusundaki sahneyi anımsadı aniden. Ferit'in ona dönmeyen yüzünü, kelepçeli ellerini ve Ferit'e ulaşmayan sesini... Neyse ki hiçbiri gerçek değildi. Ferit SunaHan'da olduğundan çok daha özgür bir şekilde çalıyordu piyanosunu. Ve Seyran'a asla sırt dönmezdi. Asla...

Odaya girip sırtını piyanoya dönecek şekilde Ferit'in yanına oturdu ve başını adamın omuzuna yasladı. Gözlerini kapatarak tanıdık melodiyi anımsamaya çalıştı. Daha önce bir yerlerde duyduğuna yemin edebilirdi, muhtemelen klasiklerden biriydi. Aklından peşi sıra tahminler yaparken kesildi müziğin sesi. Gözlerini açıp başını kaldırdı bu kesintiyle. Ferit'e baktı. Adamın da yorgun yüzü kendisinden farksızdı. Yine de gülümsüyordu. Uyumaktan gözleri şişmişti ve saçı alnına yapışmıştı. Ferit'le uyumak ve uyanmak, adamın en doğal haline şahit olmak ne güzeldi.

"Niye durdun? Dinliyordum ne güzel."

"Nasılsın, nasıl hissediyorsun?"

Adamın sorusu başta garip gelse de piyanodan ayrılan elleri karnı ve kasığı arasında bir noktayı okşamaya başladığında anladı asıl niyetini. Gülümsedi. Ferit'in etkisi altında kalmış biri kötü hissedebilir miydi?

PİYANİST (SeyFer)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin