Evinin sessizliğini, tüm gün ulaşmak için çabaladığı bir huzur alanı olarak gören Seyran bu akşam evinin sessizliğinden rahatsızdı. Çünkü artık onun için huzurun tanımı evinin sessizliği değil, Ferit'in evi dolduran sesiydi. Ve Ferit bu akşam da yanında değildi. Odanın açık kapısından görünen piyano bile oldukça yalnız ve mahzun duruyordu, aynı Seyran gibi. Derin bir nefes alıp piyanonun tuşlarında gezdirdi elini. Ferit yokken hiçbiri keyifli değildi. Piyanonun önündeki pufa oturdu ve Ferit'in Almanya'dan getirdiği boş çerçeveyi izledi. Çerçeveyi bile henüz Ferit ile doldurabilmiş değildi.
Uzun ve yorucu bir iş gününün ardından eve gelmiş, sıcak bir duş alıp rahatlamış, biraz uzanıp dinlenmiş, sıkıntıdan patlayacak gibi olunca kalkıp bir bitki çayı hazırlamıştı kendine. Biraz da televizyonda gezinmiş, Ferit'ten önceki hayatının bundan ibaret olduğunu düşünüp üzülmüştü kendine. İşine ve rutinine o kadar kaptırmıştı ki kendini zamanında, hayatta neler kaçırdığının farkında değildi. Söyleyip dinleyemediği şarkıların, içine çekmediği deniz havasının, kalbini hızlandıran aşkın varlığından habersizce geçiyordu günleri. Ve az kalsın, aşk denen şu şey karşısına çıkmasa bunu normalleştirmeye çok yakındı. Neyse ki bir gün çok kötü bir karar vererek Hasan Bey ile buluşmayı kabul etmiş, çok güzel bir tesadüf ile Ferit'i bulmuştu.
Saat on bire yaklaşırken, iş yerinde tamamlayamayıp eve getirdiği işlere bakmaya karar verdi. Tüm bu sevdiği işlerin artık ona külfet gelmesi saçmalığından bir an önce kurtulmalıydı çünkü işti bu... Hayatı boyunca onunla olacaktı.
Çalışma odasına geçip bilgisayarı başında bazı düzenlemeler ve revizeler yaparken hiç beklenmedik bir tıkırtı duydu. Çalışmayı bırakıp boşluğa kilitledi gözlerini. Çalışma odasınıdaki balkonda her şey normal görünüyordu fakat tıkırtı devam ediyordu. Sesin içeriden geldiğini anlayınca ayaklandı, biraz da korkuyla oturma odasına doğru adımladı. Mutfağı geçip köşeyi döndüğü an, Allah dualarına cevap vermiş gibi bir manzara vardı karşısında. Ferit, elinde bir takım eşyalarla içeri girmeye çalışıyordu.
"Ferit, sen mi geldin?"
Seyran'ın sesini duyunca başını kaldırdı Ferit. Sevgilisine gülümsedi. "Herhalde ben geldim Seyro. Başka kim anahtarıyla girecek bu eve?"
"Ah, evet. Anahtarın var artık senin. Unutmuştum ben. Hoş geldin." Hala ayakkabısını çıkarmakla uğraşan adama yaklaşıp elindeki kutuları aldı ve mutfağın ada tezgahına bıraktı. Ferit de içeri girmiş, montunu çıkarmış, boy aynasının karşısında kendini süzüyordu. Hızlıca koşup Ferit'in arkasından kollarını beline sardı. Gerçekten, ne büyük nimetti Ferit'in varlığı. Bir anda çıkagelmiş ve Seyran'ın tüm can sıkıntısını gidermişti.
"Ferit, iyi ki geldin! Çok özlemiştim."
"Ne kadar özlediğini anlayamadım. Nerede hoş geldin öpücüğüm?"
Seyran memnuniyetle parmak uçlarında yükselip bir öpücük kondurdu Ferit'in yanağına. Bir tane daha ve bir tane daha. Minik öpücükleri Ferit'in yanağından boynuna inmeye başladığında Ferit gülerek sarıldı sevgilisine.
"Tamam, tamam... ikna oldum. Gerçekten özlemişsin beni."
"Sen de özlemişsin galiba. İşten geç çıkıp buraya geldiğine göre."
"Özledim tabi..." Bu sefer Ferit sıralı öpücüklerini armağan etti sevgilisine. Başını her zamanki gibi çok sevdiği o omuza yatırıp boynuna derin öpücükler kondurmaya başladı. Seyran'ın, Ferit'in omuzuna yerleştirdiği elleri giderek kasılıyor, adamın tişörtünü avucunun içine hapsediyordu. "...Beni özlersen sana aldığım kasetleri dinlersin demiştin."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST (SeyFer)
Fanfiction"Ferit, seni bir daha görür müyüm?" Ferit'in karanlıkta parlayan gözlerine inci gibi dişleri eşlik etmişti. Bu akşamki en içten gülümsemesini bahşetti Seyran'a. Umarım beni bir daha görürsün diye geçirdi içinden. "İstediğin zaman görebilirsin. Piyan...