Gözlerimi açtığımda karşımda tanımadığım bir yüz gördüm. Ona kim olduğunu sormaya çalıştım ama sesimi çıkaracak enerjim yoktu. Karşımdaki yabancı bana şefkatle baktı. "Merak etme daha iyi olacaksın." dedi ve saçlarımı okşadı. Hareket etmeye çalıştım ama her yerim ağrıyordu. Canım açıyordu ve hiçbir şey yapamıyordum. Karnım deli gibi ağrıyordu, ağzımda acı bir tat vardı ve nefes almak çok zordu. Karşımdaki yabancı ben hafif kaldırdı ve oturmamı sağladı. "Şu an canın yanıyor biliyorum ama bu ilaç sana iyi gelecek." ağzıma bir kaşık yaklaştırdı ve acı tatlı antibiyotiği içirdi. Antibiyotiğin iğrenç tadı midemi bulandırdı. Birkaç dakika sonra içeri birisi daha girdi ama bu seferki tanıdık bir yüzdü. Karşımda Alper vardı.
Canım acısa bile şaşkınlığım ağır bastı ve konuştum "Alper?" dedim çatallı sesimle. Alper bana baktı ve sert bakışları anında yumuşadı. İlk başta gülümsedi sonra kaşlarını çattı ve başka bir yere baktı. "Bu arada ben Alper'in abisiyim." dedi Alper'in abisi olduğunu öğrendiğim kişi bana gülümsüyordu. İçtiğim antibiyotik yüzünden iyice uykum gelmişti ve göz kapaklarım ağır basmaya başlamıştı. "Uyu ve iyileş." duyduğum sesin kime ait olduğunu çıkaramadan uykuma yenik düştüm.
Alper
Abim Tuna'nın odasındayken ben salonda bir koltukta oturmuş bulduğum albümlerden birisini karıştırıyordum. Nedensizce Tuna'nın nerdeyse hiç fotoğrafı yoktu. Bazı aile fotoğraflarında bile yoktu. Bu konu hakkında çok iyi hislere sahip değilim eğer bir gün onunla bu tarz konuları konuşacak kadar yakın olursam bunu sormayı aklımın bir köşesine yazdım.Ben albümlere bakmaya devam ederken abim içeri girdi. "Kalk gidiyoruz." sesi sinirli çıkmıştı ve bu beni rahatsız ediyordu. "Eğer bana kızacaksan seninle gelmem." dedim emin sesimle. "Bu senin isteyip istememene bağlı bir konu değil Alper." dedi sinirli ses tonuyla. "Gerçekten bana saçma sapan bir olay yüzünden sinirlendin mi?" dedim kırıldığımı belli eden sesimle. Abim ilk defa bana kızıyordu ve birilerinin bana kızmasından nefret ediyorum. "Sana sinirlenmedim senin böyle düşünmene sebep olanlara sinirliyim. Şimdi saçmalamayı bırak ve ayakkabılarını giy dedim." abim lafının tekrarlanmasından hoşlanmaz bu yüzden onu daha da sinirlendirmemek için ayağa kalktım ve elimdeki albümü kenarda duran masanın üstüne koyup bir kenara fırlattığım çantamı aldım. Gitmeden önce son bir kez Tuna'ya baktım ve sonunda evden çıktım. Ayakkabılarımı giydim ve anahtarı aldığım yere geri koydum.
Hızlı hızlı aşağı indim ve arabasının hanında bekleyen abimin yanına gittim. "Öne otur." dedi kısaca. Arabanın kapısını açtım ve öndeki koltuğa oturdum. Kemerimi taktım ve yanımda oturan abime küçük bir bakış attım. Yol boyu sessiz olacak gibi duruyordu ve bu hiç hoşuma gitmiyor. "Nereye gideceğiz?" dedim sessizliği bozmak amacıyla. "Seni benim gizli alanıma götüreceğim." dedi sakince. "Benim doğrularımı bir anda yanlışa çevirmen mantıklı bir seçim mi sence?" dedim. Abim bana baktı ve konuştu "Sana yıllarca bir yanlışı doğru diye öğretmişler. Ben senin abinim senin canının yanmasını istemem işte tamda bu yüzden sana doğruyu öğreteceğim." Ona anlamsız bakışlar attım. "Ne demeye çalışıyorsun anlamıyorum?" Ne demeye çalıştığını anlamıyorum ve bu beni sinir ediyor. "Tamam konuşma o zaman!" dedim hafif sesimi yükselterek.
Sonunda abimin bahsettiği gizli yere gelmiştik ve geldiğimiz yer küçük bir çiçek bahçesiydi. "Dedemden kalmıştı bende burayı düzenleyip son haline getirdim." dedi gururla karşımızdaki çiçek bahçesine bakarak. Ne yalan söyleyeyim çiçekleri çok sevmememe rağmen ben bile burayı sevmiştim. Etrafta türlü türlü çiçekler vardı ve ortada bir masa ve iki sandalye vardı. Abim "Sen masaya geç ben birazdan geleceğim." dedi ve ortalıktan kayboldu. Onun dediğini yaptım ve sandalyeye oturup etrafı incelemeye başladım. Renkli renkli güllere baktım. Hepsi birbirinden güzeldi. Oturmaktan sıkılıp güllerin yanına gittim. Kırmızı bir gülü elime aldım. Elime diken batmaması için dikkatlice tuttum gülü. Çok güzel kokuyordu ve neden bilmesemde aklıma Tuna gelmişti. Sahi onun saçlarıda gül gibi kokuyor. Gülü dikkatlice kopardım. Çünkü o gül artık benim gülümdü.
"Kek ve ıhlamur getirdim ister misin?" abimin bana seslenmesiyle elimde gülle masaya geri döndüm. "Olur." dedim kısaca. Getirdiği fincanlara ıhlamur çayı döktü ve bana küçük bir kabın içinde bal uzattı. "Küçüklüğümden beri ıhlamuru balla içiyorsun." dedi düşünceli bir sesle. "Sen küçükken babamdan çok ben sana bakmıştım." ne söyleyeceğini dikkatle dinliyordum. "Babam kötü birisi değil fakat iyi bir baba asla olamadı. Sana küçükken ben baktım fakat babamın laflarını kabul ederek büyüdün." sırıttı ve konuşmaya devam etti "Büyüdükçe benden uzaklaşıp babamı takip etmen çok zoruma gitmişti." çayından bir yudum aldı "Seni ondan korumaya çalıştım ama sen her seferinde kendi isteğinle onun yanına gittin." abime baktım. "Bunun konuyla nasıl bir bağlantısı var." dedim.
"Hiçbir şey bilmiyorsun. Bu dünyada tek başına hayatta kalamazsın sen." dedi abim. "Sırf sana yanlış olduğu söylendiği için kendini bile saklamaya çalışıyorsun. Söyle bana Alper sevmek yanlış mıdır?" dedi abim düşünceli gözleriyle bana bakarak. Sessiz kaldım. "Neden cevap vermiyorsun? Böyle söyleyince doğrularının çokta doğru olmadığını mı farkettin?" dedi alaycı bir sesle. "Şu an sadece bu konuşmanın ne kadar saçma olduğunu düşünüyorum." dedim abime. "Tuna hakkında ne düşünüyorsun?" dedi az önce söylediğimi görmezden gelerek. "Onu tanımıyorum ama güçsüz olduğunu düşünüyorum." abim bana baktı "Onu korumak mı istiyorsun?" dedi ciddi bir ifadeyle. Konuşamadım. "Ona normal bir arkadaşına baktığın gibi bakmıyorsun. Belki ona aşık değilsin ama ondan etkileniyorsun." abimin sözleri kafamı karıştırmaktan başka bir işe yaramıyordu ve sinirlenmeye başlıyordum. "Neden bu kadar çok ısrar ediyorsun? Onun için yardım istememin sebebi benimle alakalı kırk yılda bir iyi bir şey yapmak istedim ve şu an senden yardım istediğim için pişman olmaya başladım yani daha fazla uzatma ve şu aptal konuyu kapat eğer bir şey yanlışsa doğrusunu bulurum." dedim ve masadan kalktım.
Şu an arabadaydık ve ikimizin ağzınıda bıçak açmıyordu. Arabanın camından dışarıyı seyrediyordum. Belki haklıdır ama bir anda bu kadar üstüme gelmesi beni sinir ediyor. Sıkıntıyla nefes verdim. Aklıma masada bıraktığım kırmızı gül geldi. Tuna'nın dudaklarında o gül gibi kırmızıydı. O gül gibi narin ve ulaşması zordu. O yüzden dikkatimi çekmişti. Gördüğüm rüya neyin nesiydi bilmiyorum fakat o rüya benim ruhumu değiştirmişti. Tuna'yı gördüğümde onu kaybedeceğimi sanmıştım ve nedensizce bu olasılık beni korkutmuştu. Sanki en başından beri görmezden geldiğim bir his beni köşeye sıkıştırmıştı. Melisa'dan ayrılalı çok olmamasına rağmen ona karşı hissettiğim derin duyguların hepsi bu gün onu o halde gördüğümde kaybolmuştu. Bu hisse alışık değilim ve aklıma gelen olasılıklar beni korkutuyor.
Aslında düşününce muhtemelen saçmalıyorum Tuna'yı asla Melisa'yı sevdiğim kadar sevmem. Daha doğrusu Tuna'yı Melisa'yı sevdiğim gibi sevmem. Melisa benim için bahardı onu sevmeye başladığım andan itibaren her çiçeğin bir anlamı oldu o gittiğinde ise her çiçek soldu. Onun çirkin yalanları sayesinde öğrendim baharın koca bir yalan olduğunu. Oysa Tuna çok daha farklı. Onu hiçbir şeye benzetemiyorum çünkü herkesten ve her şeyden çok farklı. Bazen ondan olduğu kişi yüzünden iğreniyorum fakat bazen ona hayran kalıyorum. En güçsüz olduğu anda bile güçlü olmaya çalışıyor ve bu beni sinir ediyor. Başına gelen şeylere rağmen geri adım atmıyor ve salağın teki gibi davranıyor. Sözele geldiği için ondan nefret ediyorum. Eğer dil bölümününe gitseydi burada yaşadıklarını yaşamazdı ve bunu o da biliyor. Dil bölümünde olsaydı belki onu hiç görmezdim ve onun yüzünden aptalın teki gibi davranmazdım. Bu aptal çocuk beni deli ediyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarışın oğlan bxb
RomantikSarı saçlarıyla her kızın hayallerini süslüyordu Alper. O kızlardan bile az şansı olsada sarışın oğlandan vazgeçemiyordu Tuna. Bxb