15. Bölüm

73 6 0
                                    

"Oğuz'um benim için bunları müdüre götürür müsün?" dedi itici sesiyle Melisa. Onun dediğini ikiletmedin elindeki dosyaları aldım ve uzaklaştım. Elimdeki dosya Tuna'yla ilgiliydi. Görünüşe göre ailesinden gelen özel istek sebebiyle onun öğrencilik işlerinde söz sahibi olan kişi değişmiş. Sedef Bozoğlu. Sanırım bu soyadı daha önce duymuştum ama neredeydi?

"Merhaba Oğuz. Sana bir şey soracaktım bugün Ediz Bozoğlu'nu gördün mü? Sanırım toplantıda rozetini düşürmüş." başkanların toplantısına katılan onuncu sınıflardan biri bana Ediz'in rozetini uzatınca büyük bir gülümsemeyle rozeti aldım ve yola devam ettim. Doğru, Ediz Bozoğlu'ydu! Bir dakika Ediz'le Tuna'nın arasında ne dönüyor? Ben bir şey kaçırdım sanırım.

Muhtemelen bir hafta önce yaşananlarla bunun bir bağlantısı var fakat durumun nereden birbirine bağlandığını anlamak için yeterli bilgi ne yazıkki elimde yok. Stresle nefes aldım. Yapmam gereken çok şey var, bu kadar baskıyla daha ne kadar oyunculuğa devam edebilirim acaba? Müdürün kapısının önüne geldim ve kapıyı tıklattım. İçeri girdiğimde müdürün içeride olmadığını görünce hızlıca elimdeki kağıtların fotoğrafını çekip etrafta işe yarar bir şey aradım.

Masanın üstünde Engin'le ilgili bir kağıt olduğunu gördüm. Bir dakika Engin galiba nakil oluyordu. Kağıdı elime aldım ve incelemeye başladım. Engin başka bir okula gidiyordu ve galiba bunu ilk öğrenen ben oldum. İşin enteresan kısmı gideceği okul farklı bir şehirde görünüyor. Acaba Tuna ve Uğur'un bu durumdan haberi var mı?

Elimdeki kağıdın hızlıca fotoğrafını çekip dışarı çıktım. Dışarı çıkınca müdürle karşılaştım "Sen içeride ne yapıyordun?" dedi beni gözleriyle sürerken. "Masanıza bir dosya bıraktım efendim." dedim saygıyla konuşurken. "İyi tamam etrafta dolaşma sınıfına git." dedi fazla beklemeden oradan uzaklaştım.

***
Öğle arasına girmiştik ve bugün öğle arasında Alper'le sözleşmiştik. Bana bildiği güzel bir her olduğunu ve onunla gelmem gerektiğini söylemişti bende kabul ettim. Coğrafyacı sınıftan çıktıktan sonra Alper yanıma geldi "Hazırsan gidelim." dedi. Kısaca "Hazırım." dedim ve yerimden kalktım.

Koridorlar fazlasıyla sıkışıktı insanların arasından geçmeye kalkarsak muhtemelen ayrılırdık. "Çok sıkışık buradan nasıl geçeceğiz?" dedim Alper'e. Alper bana cevap vermeden elimi tuttu ve bana önden yol açarak hızlıca dışarı çıkardı. Fakat dışarı çıktığımızda elimi bırakmadı ve beni elimden tutarak götürmeye başladı. "Şey elim?" dedim. Alper durdu ve elimize baktı sonra bir anda ne yaptığının farkına vardı ve yanakları kızardı "Özür dilerim." dedi ve elimi bıraktı. Gözüme çok sevimli gelmişti bir anda.

Ağzımdan küçük bir kıkırtı kaçtı.
"Çok güzel gülüyorsun."
"Efendim?"
"Boş ver."

Biraz üstelemeye çalışsamda Alper ne söylediğini söylemeyince daha fazla üstelemedim.

Bir ara sokağa girdik ve başta bir kitapçıyı anımsatan bir kafeye girdik. Cam kenarında bir masaya oturduk. "Buranın brownieleri çok güzel oluyor bence denemelisin." dedi. İşin garip kısmı Alper bu kadar tatlı seven birisi değilken nasıl oluyorda benim gibi çok tatlı şeyler yemeye başladı? "Hatırladığım kadarıyla sen çok tatlı sevmiyordun?" dedim şaşkınlıkla. "Şey, yani, bir arkadaşımdan tatmıştım, oradan biliyorum." dedi hızlı hızlı. Durumu bozuntuya vermedim ve garson gelmesini bekledik.

"Ne alırdınız?" dedi kız. "Ben bir brownie alacağım." dedim kıza güler yüzle. "Bende bir sade Türk kahvesi alacağım." dedi Alper. "Bu kadar mı? İsterseniz size yeni yapılan unlu kurabiyelerden getireyim. Genel olarak onlar çok gidiyor." dedi kız Alper'e. Nedensizce anlık olarak kız sinirimi bozdu. "Yok teşekkür ederiz." dedi Alper kızın yüzüne bile bakmadan. Kız kaşlarını çattı ve gitti. Alper'in kızı terslemesi keyfimi yerine getirdi.

"Bu arada farkettim de biz birbirimizi neredeyse hiç tanımıyoruz." Dedim Alper'e. "Ben seni gayet iyi tanıyorum." kısık sesle söylediği şeyi anlamamıştım. "Anlamadım?" dedim "Önemli değildi."

"O zaman birbirimizi tanıyalım. İlk sen başla" dedi. "Aslında çok basit biriyim. Yemek yapmayı severim. En büyük hayalim yavru bir kediye sahip olup onunla birlikte huzurlu bir hayat yaşamak. Bazı özelliklerim beni diğer insanların beni ötekileştirmesine sebep oluyor. Örnek olarak sporu pek sevmem. Küçüklüğümde yaşadığım birkaç şey nedeniyle özellikle futbola uzağımdır. Zaten küçükken de severek yaptığım bir spor değildi." aklıma gelen anlarla burukça gülümsedim.

"Neyse, peki sen nasıl birisin?" dedim. O konuşmaya başlamak üzereyken siparişlerimiz geldi. Garson kız siparişleri önümüze sertçe koydu ardından uzaklaştı. "Ben heryerde görebileceğin biriyim aslında. Biraz ortamcıyımdır. Arkadaşlarım bir bok yaparken ben yaptığınız yanlış demem. Belki sonra tek kalırsak bir iki laf ederim ama genel olarak laf etmem. O yüzden iyi bir insan olmadığımı kabul ediyorum. Modern dünya ve modern düşünceler bazen aklımı karıştırıyor özellikle yetiştirilme tarzım ve şimdiye kadar sahip olduğum rol modellerden dolayı bazı konularda geri kafalı kalıyorum."

"Kendi düşüncelerinden rahatsız mı oluyorsun?"

"Tam olarak öyle denemez aslında. Sadece düşüncelerim yüzünden bana çok şey feda etmiş birine ihanet ediyormuşum gibi geliyor." dedi üzgünce. Masanın üstünde oynadığı ellerimi tuttum "Eğer konuşmak istemiyorsan konuşmak zorunda değilsin ama eğer konuşmak istersen seni sonuna kadar dinleyeceğimi bilmeni istiyorum."

"Babam benim çocukluğumda varla yok arasıydı. Beni abim büyüttü hatta. Okulda gösteriler olduğunda ne annem ne babam gelirdi. Bir tek abim gelirdi. Aslında biz dört kardeşiz üç abim var. Fakat ikisi aile baskısına dayanamayıp evden ayrılmış ve annemlerle iletişimi kesmiş. Onları hayal meyal hatırlıyorum. Abimde onlarla gidebilirdi fakat abim beni bırakamayacağını söylemişti. Sırf ben yalnız kalmayayım diye babamın baskısına yıllarca katlandı. Sırf babamdan uzak kalayım diye babamın bir dediğini iki etmedi. Babam ben ortaokula başladığımda hayatıma girdi." Zorlukla yutkundu ve devam etti.

"Bana gerçek bir erkek olmamı diğer abilerim gibi olmamam gerektiğini söyledi. O sırada abim belli bir sebepten dolayı bir süre evden uzaklaşmak zorunda kalmıştı. O koşa sürede babamın kuklası oldum. Tavırlarım,davranışlarım,düşüncelerim her şey babamın kopyasıydı. Abim geri geldiğinde olan olmuştu. Saygı nedir bilmeyen serserinin tekine dönüşmüştüm. Yeni yeni düzeliyorum fakat bazen abimin bana bakışlarını gördüğümde dönüştüğüm kişiden utanıyorum." Utançla yere bakıyordu.

"Ne demem gerektiğini bilmiyorum ama bence utanması gereken kişi sen değilsin. Baban gibi olmak istemen çok doğal. Geçmiş için kendini yıpratmak yerine şu an kendini olabildiğince düzeltmeye bakmalısın. Bence sen iyi birisin. Bunu seni iyi hissettirmek için söylemiyorum. Bana karşı hep düşünceli ve kibarsın. Seninle zaman geçirirken mutlu hissediyorum. Yani kendine haksızlık etmemelisin." ben konuşurken bana buruk bir gülümsemeyle bakıyordu.

"Neyse bu kadar depresif konuşma yeter, kahven soğudu!" dedim. Gülümsedi ve kahvesini içmeye başladı. Bende önümdeki brownieden bir çatal aldım. Tadı çok güzeldi. Hızlı hızlı brownieyi yerken Alper bana baktı ve güldü "Sincaba benziyorsun." dedi gülerek. Kaşlarımı çattım "Tamam tamam sustum." dedi ve ağzına fermuar çekti.

Alper'le konuşurken birisi tarafından izleniyormuş gibi hissettim bir anda. Arkamı döndüğümde Oğuz'la göz göze geldik. Bana kinle bakıyordu önüme geri döndüğümde Alper'in merakla bana baktığını gördüm "Ne oldu?" dedi. "Önemli değil." dedim sıkıntılı bir şekilde. Baktığım yere baktı ve kaşlarını çattı "Bu piçin derdi ne?" dedi. "Bilmiyorum ama son zamanlarda çok daha fazla karşıma çıkmaya başladı ve nedensizce başıma bir iş açacakmış gibi geliyor." dedim. "Piç Oğuz'dan başka ne beklenir zaten. Melisa'nın takıntılı oyuncağı Oğuz. Nedensizce bir şeyler karıştırıyormuş gibi geliyor."

Sarışın oğlan bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin