9. Bölüm

75 4 0
                                    

O günden sonra abim her annemler 'ziyarete' geldiğinde koluma bir iz bıraktı. İlk hafta çok zorlandım ama ondan sonra eve ara sıra gitmeye başladım. Yarım kalmış inşaatların birinde küçük bir oda buldum ve okul eşyalarımı ve birkaç kıyafetimi oraya bıraktım. Eve duş almak kıyafetlerimi yıkamak gibi ihtiyaçları karşılamak için gidiyorum ve her eve gittiğim zaman kolumda yeni bir iz, ruhuma açılan yeni bir yarayla soğuk odaya geliyorum. Ne kadar orada kalmak zor olsada evde olmaktan daha iyi olduğunu düşünüyorum.

Onun dışında zaten sürekli yorgun olduğumdan ve yaşananlar yüzünden insanlardan şüphe etmeye başladığımdan etrafımdaki herkesle arama mesafe koydum. Öyle ki Alper'e karşı olan hislerim bile eskisi gibi değil. Hâlâ ondan hoşlansamda artık onun için her şeyimden vazgeçmekten çok yoruldum. Belki en başından beri bu kafa yapısıyla ilerleseydim canım bu kadar çok acımazdı. Sadece bir ay geçmişti ama ben bu bir ay içerisinde bin yıl yaşamışım gibi hissediyorum.

Ailem bana harçlık vermeyi bıraktığı için ayda 500 liraya bir kafede çalışmaya başladım. Okul 15.30'da bitiyor ve benim işim 16.00'da başlayıp 22.15'te bitiyor. Çalıştığım miktar gerçekten çok az olsada fazla bir seçeceğim olmadığından istemeye istemeye kabul etmek zorunda kaldım. Hiç bu kadar çaresiz olacağımı düşünmezdim. Şu an tek isteğim ailemin yazın beni akrabalarımın yanına göndermesi. Çünkü oraya gidersem burada çalıştığımdan çok daha iyi bir paraya çalışacağım ve bahşiş verme oranları net bir şekilde daha yüksektir.

Açıkçası bu soğuk yerde çok daha fazla dayanamayacağımı düşünmeye başladım. Buralara madde satmak için gelenler, kafayı bulup sorun çıkaranlar, insan dövmek için gelenler oluyor. Bu gidişle benimde başım yanacak ve bu durumun yaşanmasını hiç istemiyorum.

Doğum günüm 15 Şubat'a az vakit kaldı, yakın zamanda 17 yaşına gireceğim. 17 yaşına bile girmemiş bir çocuğun bunları yaşaması büyük talihsizlik. Bazen her şeyden vazgeçip bu yaşadıklarımı bitirmek istiyorum ama ölme düşüncesi beni deli gibi korkutuyor.

Aralığın sonlarındayız. Herkes yeni yıl için çok heyecanlı. Heyecanlarını anlamlandıramıyorum. Zamanın geçip gitmesi iyi bir şey mi? Yıllar geçtikçe geride bıraktığımız şeylere mi seviniyoruz? Bazen geçmişe gidip bir daha asla dönenmemek istiyorum. Alper'i tanıdığım o güne geri dönmek istiyorum. Çünkü o günden sonra stabil giden hayatım mahvoldu. Ruhum öldü bedenim güçsüzleşti. Her şey onu tanıdığım gün kadar güzel olsaydı keşke.

Karnım deli gibi ağrıyordu ve sanırım biraz ateşim vardı ama okula gitmem gerek. Zaten bu durumda okula gitmek benim açımdan daha iyi olur sonuçta okul sıcak olduğu için ve okulda bayılmam gibi bir durum söz konusu olursa beni hastaneye yetiştirirler. Terk edilmiş inşaatta kalmanın en kötü yanı soğuktan korumaması olabilir. Sürekli hastayım ve bu gidişle abim ecelim olmadan zatürreden falan gideceğim.

En kısa zamanda kalacak bir yer bulmam gerek kısacası.

Okula gelince ilk iş olarak sınıfa çıkıp eşyalarımı yerleştiriyorum sonra okulun kütüphanesine gidip Alper'in arada yardım ettiği projeyi yapmaya çalışıyorum. Alper projeye yardım etmeye çalıştığında bile yarardan çok zarar olduğu için o görmeden hızlı hızlı yapmaya çalışıyorum. Gerçi öğle aralarında ondan kaçmam mümkün olmuyor. Nasıl oluyorsa okulun içinde ya da dışında olmam farketmeksizin gittiğim yerde beni buluyor ve kütüphaneye sürüklüyor. Kütüphanede evden ikimiz için getirdiği atıştırmalıklardan yiyoruz.

Onunla geçirdiğim her saniye ona daha çok bağlanıyorum ama ona olan hislerimden bir an önce kurtulmam gerek. Ondan elimden geldiğince uzak duruyorum ama nasıl oluyorsa beni her seferinde etkisi altına almayı başarıyor.

Okulun kullanılmayan sade kütüphanesinde projeyle uğraşıp birazda düşüncelerime dalmışken kapı açıldı ve bir süredir görmekten kaçındığım Ediz sinirle içeri girdi. Girdiği gibi göz göze geldik ve karşıma geçip bir sandalye çekti. "Bir süredir benden kaçıyormuşsun gibi hissediyorum?" dedi şakayla karışık. "Nereden çıkardın bunu?" dedim. "Evine geldiğimde bile yoktun sence böyle düşünmem gayet normal değil mi?" dedi alındığını belli eden sesiyle.

"Senlik bir şey yok sadece son zamanlarda çok fazla şey yaşanıyor ve ben..." derin bir nefes aldım "Ben zor günler geçiriyorum. Problemlerimle insanları boğmak istemiyorum Ediz. Sen gerçekten iyi birisin ve benim gibi bir kusurla takılman başına iyi şeyler getirmez." dedim ciddiyetle. Ediz sinirle sandalyeden kalktı ve masaya vurdu "Senin kusurun ne Tuna. Kendi cinsine aşık olmak mı? Sence aşk bir kusur mu?" dedi sinirli sesiyle.

"Kendini bir kusur olarak gördüğün sürece mutsuz olacaksın sen akıllı bir çocuksun bunu nasıl anlamıyorsun. Sence fark etmedim mi? Nerede kalıyorsun Tuna?" sona doğru sesi sakinleşti. Bana yöneltilen soruyla irkildim. "Nerede kaldığımın ne önemi var?" dedim.

Bende sinirlenmeye başlıyordum. Niye herkes benim hayatıma istediği gibi karışabileceğini düşünüyor?

"Dur dur ben söyleyeyim. Terk edilmiş inşaatta kalıyorsun değil mi?" sinirle güldü.

"Kalacak yerin olmadığını söyleseydin sana düşünmeden yardım ederdim. Ne diye her sikle kendi başına uğraşmaya kalkıyorsun. Umarım daha 16 yaşında olduğunun farkındasındır!" dedi.

"Bir türlü üstesinden geliyorum! Elimden geleni yapıyorum ben tamam mı. Kendi ayaklarımın üstünde duruyorum. Şimdi sikik sikik konuşmaya devam edeceksen git." dedim sinirle.

"Gitmeyeceğim. Seni o aptal kafanla yalnız bırakmayacağım Tuna. Hayatını mahvetmeye izin vermeyeceğim."

"Neden bana yardım etmek istiyorsun beni tanımıyorsun bile. Senin için bir yabancıdan fazlası değilim." gözlerimden yaşlar akıyordu. Ediz sustu. "O gün niye sizin eve geldiğimizi söylememi ister misin?" derin bir nefes aldı ve "Sen benim kuzenimsin." dedi. "Nasıl yani?" dedim şaşkınlıkla.

"Annelerimiz kardeş. Yıllar önce benim annem ailesine haber vermeden ortalıktan kaybolmuş. Üç yıl önce İzmir'e geri geldik. Fakat annem ailesiyle tekrar görüşmek istemedi. Babam şehir değiştirdiğimiz için akrabalarımızla konuşmamızın iyi olacağını düşündüğü için annemin haberi olmadan anneannemizle görüştü. Bu olay annemle babamın arasını açtı ama annem babamın ısrarlarına daha fazla dayanamayıp ailesiyle tekrar konuşmak zorunda kaldı. Normalde sana farklı bir günde bunları anlatacaktım ama her şey planlandığı gibi gitmiyor. Senin inşaatta kaldığını duyduğumda endişelendim. Galiba kan kanı çekiyor." dedi gülerek.

"Bir dakika şu an kafam gerçekten çok karıştı yani sen benim kuzenim misin?" dedim inanamayarak. "O kısımı çok düşünme şu anda sana bir teklifle geldim. Bizimle yaşa." dedi arkadaşım sandığım ama kuzenim çıkan kişi. Şu an her şey bir şakaymış gibi hissediyorum. "Açıkçası sana yardım etmemin sebebi annemin yeğeni ya da teyzemin çocuğu olman değil. Teyzemi çok tanımasam bile ondan çok haz etmiyorum fakat sen teyzem gibi değilsin. Bana birçok açıdan annemi hatırlatıyorsun. Annem şu anda iyi durumda olsada kalbindeki yaralar asla kapanamayacak. Geçmişe gidip anneme yardım edemem ama senin annem gibi olmamanı sağlayabilirim. Bu elimden gelenin en iyisi."

"O yüzden lütfen sana yardım etmeme izin ver." dedi çaresizce. "Annenler beni istemez. Size yük olurum, zaten insanlara yük olmaktan fazlasını yapamıyorum." Ediz kafasını iki yana salladı. "Sen bir yük değilsin Tuna. Bugünden itibaren benim kardeşimsin. İtiraz kabul etmiyorum!" dedi. Gözyaşlarımı sildim ve Ediz'e sarıldım. İlk defa birisi beni kabul etmişti. Bu sıcak his önceden yaşadığım her şeyi unutmama sebep oluyor. Belki yaralarım kapanmayacak ama yaralarımla yaşamayı öğreneceğim.

Sarışın oğlan bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin