17.09.23
Arslan Türkoğlu
Bünyemin soğuğa alışması için sadece donla karların üzerinde yattığımı, kar yağarken denize girdiğimi bilirim. Bunların işe yaradığını da hep düşünmüşümdür, sabahları koşmaya çıktığımda hiç ırgalamazdı. Ama burası öyle bir yer değil, havada resmen buz var. Sanki bulutlardan buz kütleleri yağacak.
"Bu ne soğuk lan. Burnum düşecek," diyen Ege zorla yüzünü kurulamaya çalışıyordu. Üşüdüğünü metrelerce öteden görebilirsiniz, çünkü yaprak gibi titriyor.
"Alışırsın birader. Ailenden bol bol termal içlik iste, en çok ona ihtiyacın olacak." Dün tanıştığım, adından ziyade nereli olduğunu hatırladığım İzmitli yatağını toplarken bakmadan laf atmıştı.
"Kardeşim bu soğukluğu sadece termal içlik kesemez. İçime soba soksalar anca." Ege'nin sözlerine güldüm.
"Sen niye konuşmuyorsun Türkoğlu, yok mu bir şikayetin?"
"Şikayet etsem de soğuk aynı kalacak, Faslı. Sıkıntı yok." Havlumu da dolaba koyarak kapağını kapadım.
"Ruhsuzun tekidir o, hiçbir şeyi ırgalamaz. Yerlerde buz, havada kat varken denize girmiş biridir." Egemen'in beni bu kadar iyi bilmesi her şeyden çok daha normal, çünkü nereden vurabilirim diye gölgem gibi beni takip ediyordu.
"Höğh! Niye la Türkoğlu?" Arka ranzalardan biri sorduğunda omuz silktim.
"Yüzmeyi seviyorum. Soğukluk insanın zayıf noktalarını kırıyor gibi birçok neden var." Birkaç kişinin bana baktığını; hayran kalanlarla şakasına dalga yapanları duysam da karşılık vermedim.
Sonunda içtima için bahçeye çıkıldığında Egemen'in dişlerinin birbirine vurduğunu duymuştum. Kendisi kesinlik kışa kinlidir, ilkbaharda bile mont giydiğini bilirim. Yaptığı sporların hepsi götüne mi gidiyor anlamıyorum ki... Bana döndüğünde kaşlarını çattı ve çenesiyle önümü işaret etti. Önüme döndüm. Uyuyan aslanı uyandırmaya gerek yok.
"Günaydın askeer!" Boğazı yırtılana kadar bağırır gibi duran komutanla hepimiz hazır ol duruşuna geçtik.
"Sağ ol!" Hep bir ağızdan bağırdığımızda adam başını sallayarak önümüzde yürümeye devam etti.
"Rahata geç." Daha kısık söylediğinde duruşumuzu düzelttik. "Yeni gelenler için kendimi tanıtayım; ben Kıdemli Başçavuş Hasan Alakarga. Sizden ben sorumluyum; derdinizi, kavganızı, sevdanızı bana paylaşacaksanız. Çantalarınızı, dolaplarınızı, yataklarınızın altını bile ben kontrol edeceğim. Duydunuz mu yeniler?"
"Emredersiniz komutanım!" Yeniler olarak dört kişiyiz; ben, Ege, Osmaniyeli Paşa -adamın adı Paşa-, Tuncelili Ahmed. Dört kişiye rağmen sesimiz öyle yüksek çıkmıştı ki komutanın gözlerindeki hayranlığı bir anlığına gördük. Beni işaret ederek yanına çağırdığında sıranın önüne geçip bağırdım; "Arslan Türkoğlu, Ankara. Emredin komutanım!"
"Rahat ol asker. Sporcu musun, vücutçu mu?"
"İkisi de değil, komutanım." Kaşlarını çattığında açıklama getirdim; "elektrikçiyim."
"E bu vücut ne o zaman?" Arkamdan bir komutan sorduğunda nereye döneceğimi şaşırdım.
"Mal o mal." Ege'nin gülerek ağzının içinde mırıldandığı laf hem dağların arasında olmamızdan hem de kimsenin konuşmamasından dolayı eko yapıp hepimize duyurdu. Derin bir seslik olacağını düşünürken onun yutkunuş sesi kapladı bu sefer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sol Dağ
ActionTamamen hayali, sırf kurgu ve tamamı aksiyon, bromance içerir. *askeri kurgu, bromance içerir. !Bromance, boy love değil; bro+romance yani erkek dostlar demektir. !Bxb DEĞİLDİR. *gerçek aile kurgusu değildir Askeri kurgu Çok fazla küfür içerir