26-

1.1K 96 41
                                    

Arslan Türkoğlu

Babamın bir hain olduğunu, askerlere saldırdığını kanıtlamak adına sadece onun bildiği göreve çıkalı bir gün oluyor.  Uçaktan atladıktan sonra görev yerimiz sayılan yere yaklaştıkça komutanlar bile neyle karşılaşacağımızı bilmediklerinden gerilmişlerdi. Attığımız her adıma dikkat etmemizi söylerken kendilerine dikkat etmekten çok bize bakıyorlardı. 

Mağaraya geldiğimizde içeri girmekle girmemek arasında kaldık, bana kalsa girmememiz daha iyi çünkü aniden çatışmada oraya sıkışabilir, bombalanabiliriz. Ama bir yandan da rahatız; Baykuş'la Egemen keskin nişancılık adına uzaklaşarak bizi her yerden korumaya aldılar. Kurt, Ayı rütbelimizi de alarak gidip bir mevzi buldu, öyle ki oradan herkese yetebilir. İzmitli ve komutanlarla yalnız kaldığımızda mağaradan içeriye ilk adımımızı attık. Fenerlerle etrafa bakarken Kabil komutan girişte, gelen giden var mı diye kontroldeydi.

"Mağara temiz," dedi Varol komutan. "Konumlanın, bekleme anına geldik."

"Emredersiniz komutanım."

Komutanların ikisi giriş kısmına konumlanırken İzmitliyle ben biraz daha arkalar da kalmış; karanlığa gömülmüştük. Nefesim sıkışıp karşımdaki İzmitlinin cesur görüntüsüne bakarken kafamdaki kötü düşünceleri unutmaya çalışıyordum. Eğer Ege burada olsaydı...

"Ee Türkoğlu; seni biriyle evlendirelim mi?" Ayı'nın sözlerini bir anda duyduğumdan kafam basmamış, evlilik ne diye düşünmüştüm. Anladığımda güldüm. Şu kadarcık şeyi bile anlamayan aptal Arslan.

"Yok rütbelim, nasipte varsa bekar kalıp askerliğimi mükemmel bir şekilde icra etmek istiyorum."

"Kurt gibi ha? Bak belli değil, ama ben bile evliyim. Görücü usulü evlendik de bu kadar aşık olabileceğimi hiç düşünmemiştim. Anneme söylerim, sana da güzeller güzeli gelin hanım bulalım." Ayı komutanın sözlerine daha çok güldüm. "Kurt da öyle; kadın yıllardır kimseyi beğendiremedi, istemem de istemem."

"Bu da bir yaşama stili," dediğimde Kurt'tan onaylı mırıltılar geldi.

"Ya senin Kurtuluş? Evlendirelim mi, var mı sevgilin?"

"Ben boşta kalır mıyım sevgili kıdemlim? Düzenli bir aşk hayatım var, nasipse askerlikten sonra gidip isteyeceğiz; tekrar askere döndüğümde de düzenli bir hayatım olması için uğraşacağız. Adı Hande; bir görseniz, su gibidir kızım." Egemen öyle güzel bir ses tonunda anlatmıştı ki Kabil komutanın bile şaşırdığını gördüm.

"Bak seen! Nereden buldun, nasıl tanıştınız?"

"Üniversitede; görme engelli ama Almanca öğretmenliği kazanmış, eğitimini alıyordu. Öğretmen olacak sevdiceğim. Aynı Marilyn Monroe, görseniz siz de benzetirsiniz. Bir konuşuyor; desen kelimeler ağzından bal damlasıyla beraber damlıyor."

"Ohoo! Kurtuluş, sen baya yanmışsın, Mecnun olmuşsun oğlum," diyen Kabil komutanla ben de güldüm.

"Bu hep böyle komutanım; sevgilisi olan tüm kızlara sanki ilk defa, tek aşkı o olmuş gibi davranıyor. Gizem'e de öyle vurgundun lan," derken yere bakıyor, Egemen'in bozguna uğramış yüzünü hayal ediyordum.

"Sen bir piçsin Türkoğlu! Sana ne amına koduğum? Aşık olman yasaktı diye beni kıskanıyorsun değil mi?.." O bana sövmeye devam ederken ben gülüyordum. Karanlıkta bir mekanizmanın sesini duyduğumda kaşlarımı çattım, hayal olabileceğini düşünürken İzmitlinin de korkuyla bana baktığını gördüm.

"Siz de duydunuz mu?" Soran Kabil komutan birkaç büyük adımla yanımıza gelip fenerini etrafa tuttu.

"Evet komutanım."

Sol DağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin