-kontrol etmeden atıyorum, yüzde yüz yanlış çıkar ama... Atmak istedim atıyorum bu kadar şlskgşsk sonra hallederim
Arslan Türkoğlu
Buraya, yani Göktepe kalekoluna geleli bir ay oluyor. Bir haftalık eğitimlerin en başında ciddi anlamda kilo vermiştim, sonra aniden almaya ve aldıklarımın kasa dönüşmesine tanık olmuştum. Her gün güzel, bol proteinli yemekler çıkıyor. Adar sağ olsun burada başka kişilerle de yakın olmuş, her tarafını tanımıştım. Defalarca nöbete kalmış ya da görevli er pozisyonuna gelmiştim. Ciddi anlamda boş geçen saniyemiz yok.
"Takım, rahat!" Karşımda hâlâ sadece soyadını öğrenebildiğim, benim gibi acı hissetmeyen Arık komutan vardı.
Eğitimimi yeni bittiğinden birazdan dağılacaktık, onun izniyle. Sonunda bize arkasını döndüğünde ayrılabileceğimizi anladık. Herkes bir tarafa giderken istemsizce o komutanı takip ettim.
"Komutanım," diye seslendiğim an durup bana döndü.
"Tekmil ver!"
"Arslan Türkoğlu, Ankara!" Başını sallayıp gözlerime odaklandı. "Sizinle konuşmak istediğim bir konu vardı, müsaade eder misiniz?"
"Takip et." Arkasını dönüp yürümeye başladığında gölgesi gibi takip ettim.
Bir seksen dört küsur vardır. Ama kalıbı... Tek yumruğuyla kemik kırabileceğine eminim, adamın parmaklarında bile sanki kas var. Yüzü aşırı kemikli, geçen tişörtle gördüğümde kollarındaki yara izleri dikkatimi çekmişti.
Yönetim binasına girip binbaşının odasının yanındaki odaya adımladı, ben de peşinden. O masanın ardındaki koltuğa otururken kapının dibinde dikildim.
"Kapıyı kapat, karşıma geç." Dediklerini harfiyen uygulayıp saygıyla ellerimi arkada bağladım. "Adın neydi?"
Söyleyeli daha iki dakika olmamıştır?..
"Arslan, komutanım." Eliyle buyur yaptığında boğazımı temizledim. "Komutanım, siz de acı hissetmiyormuşsunuz.-"
"Siz de derken, başka kim hissetmiyormuş?" Raporumda artık bu durum tam anlamıyla yazıyordu, buradaki birçok kişi de biliyor...
"Ben de hissetmiyorum." Kaşları çatıldı ve kollarını masaya koydu.
"Ne zamandır?"
"Küçüklüğümden beri, ama doğuştan değil. Yani hissettiğim zamanlar da öyle çok değildi." Kaşları daha çok çatılıp başını eğdi. "Komutanım bu durum geçici mi?"
Başını kaldırdı, bir süre bana bakıp arkasına yaslandı ve sağ elinin işaret parmağını dudağıyla burnu arasındaki o yere koydu.
"Hissetmek mi istiyorsun?"
"Tam tersi, böyle kalmak istiyorum." Dudakları yine saliselik oynayıp eski halini aldı.
"Doğma büyüme nerelisin asker?" diye alakasız bir soru sorduğunda kaşlarım çatılacak gibi olsa da kendimi topladım.
"Doğum belli değil, büyüme Ankara." Tek kaşını kaldırdığı an açıklama yaptım, "Yetimim, komutanım. Ailem beni Ankara'daki bir yetimhaneden aldı. Ondan önce otogarın çöpüne atılmışım, polisler beni bulduğunda birkaç günlükmüşüm."
"Atanı bulabilmişler?" Ben diyorum fiziksel acı, adam ruhsal acılara bağlıyor. Sana ne?
"Hayır komutanım. Çok araştırılmış, ama olumlu bir sonuç alınamamış. En işlek saatler olduğundan da kimin attığını kimse görememiş." Açıklamamdan sonra kaşlarını çattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sol Dağ
ActionTamamen hayali, sırf kurgu ve tamamı aksiyon, bromance içerir. *askeri kurgu, bromance içerir. !Bromance, boy love değil; bro+romance yani erkek dostlar demektir. !Bxb DEĞİLDİR. *gerçek aile kurgusu değildir Askeri kurgu Çok fazla küfür içerir