61-

631 68 221
                                    

Uyarı: son bölümlere yanlışlıkla bile bakmadan atıyorum, çünkü finale birkaç bölüm kaldı ve finalden sonra hiçbir kitaba başlamadan sadece bölümleri düzenleyeceğim. Kafadaki o kurguyu da sildim, beğenmedim.

13.12.23
Arslan Türkoğlu

Günler, belki de haftalar... Zaman kavramı nasıldı, güneş saat kaç aralarında doğup batıyordu da biz ona gün diyorduk? Güneş... hangi renkti?

Baba ne demek? Bir insanın sırf oluşumuna yardım etti diye mi ona baba denilir, yoksa alıp büyütmesi mi babası olmasını sağlar?

Yaralar ne zaman mikrop kapar? Bir yara en fazla kaç kere dikilirse o et bir daha dikiş tutmaz? Ölmek için illa kalbin durması gerekiyorsa ruhsuz orospu çocukları nasıl yaşıyorlar?

Deponun o kapısı tekrar açıldı... Giren kişi şimdi ışıkları yakacak, üç stadyum, iki florasan, dört bahçe ışığı... Işık var, ama onlar yanıma geldilerse. Işık yok, onlar gittiyse.

"Anlat." Bu ses... Kim, nasıl biri bilmiyorum. Işıkların ardında, karanlıkta durduğu için onu hiç görmedim. Ama Turan gelseydi anlardım, vücudumdaki her yaranın sanatçısı o. "Anlat, görevde yakaladığınız militanlarımız kimler?"

Ölenlerin ve canlı yakalanlarının isimlerini, nerede yakaladığımızı soruyor. Belki de birini arıyor? Ya da kendinde de aynı yerde ölmek istiyor.

Aşırı ışıktan sıvılaşmış gibi hissettiğim gözlerimden bir şey süzüldü. Bunun ne olduğunu bilmiyorum, o kadar aydınlık ki gözlerimi bir santim dahi aralayamıyorum. Sıkı sıkıya kapattığım göz kapaklarıma rağmen ışığı görmeye devam ediyorum, gözlerim yanıyormuş gibi hissettiriyor.

"Anlat, görevde yakaladığınız minitanlarımız kimler?" Aynı soruyu yirmi beş kere soracak, yirmi beş saniye ara ile.

Ağzından laf kaçırmaktan korkuyorsan sus. Öyle sus ki seni dilsiz sansınlar, demişti Kurt.

Militan; kelime anlamları, bir düşüncenin, bir görüşün başarı kazanması için savaşan, mücadele eden kimse. İkincisi olarak, bir siyasal örgütün etkin üyesi. Üç ve son, mücadelesini zor kullanarak ve yasa dışı yollarla yapan taraftar. Kısacası pezevenk; ama kadın değil, vatan satmaya çalışanlardan.

"Anlat, görevde yakaladığınız minitanlarımız kimler?" Bu sekizinci soruşu, yani toplamda kaç dakika yapar...

Zamanı nasıl sayardık; kaç saniye dakika, ne kadar dakika saat yapardı? Hangi gündeyiz? Gün kaç saatti?

Acaba izimi bulmuşlar mıydı? Ne zamandır kayıbımdır? Uyandığımdan beri buradayım ve gözlerimi eritecek kadar yoğun ışığa maruz kalıyorum. Belki sadece bir gündür kaybolmuşumdur ya da saatler?

Saat... Saat kaç?

Sonunda ışıklar kapandı, adım ve ardından kapı sesleri tekrar duyuldu. Gözlerimi açsam da hiçbir şey görememeye devam ettim. Oda ışıkların yaydığı ısı yüzünden sıcacık. Gözlerimden akan sıvının yapış yapış olduğunu hissediyorum. Ellerimi ve ayaklarımı kırdılar, hareket ettiremiyorum.

Belki de koparmışlardır, göremiyorum ve hissedemiyorum. Bir şeye kafamla beraber sıkıca bağlıyım, neresi olduğunu anlayamıyorum. Belki diş hekimlerindeki o başlıklı koltuklarındandır. Kollarımı, bacaklarımı, kafamı hareket ettirmeyecek şekilde bağlıyım.

Hiçbir sesi duyamıyorum... Kapılar açıldığında bile odadaki derin sessizlik sürüyor. Sağır mı oldu, diye soracağım ama sorulan soruları duyabiliyorum.

Rabbim ne zaman öleceğim?

Cerkutay Ademoğlu

Bu şehrin her sokağını, yol bile denemeyecek konumlarını ezbere biliyorum. Neresi, nereye çıkar adımdan daha iyi kavradım. Yine de sekiz gündür Arslan'dan tek iz bulamıyorum. Girmediğim delik kalmadı, yok.

Sol DağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin