41-

854 89 34
                                    

Egemen Kurtuluş

Ben o kadar özgür büyümüş biriyim ki bunu anlatabilecek kavram ya da örnek gösterecek bir durum, eylem vesaire bulamıyorum. Askerlik, Türkoğlu'na kolay geldiği kadar bana zor gelmişti. Marifet olarak anlatmıyorum, ama zamanında okul müdürü sırf bana bağırdı diye burnunu kırıp az kalsın eğitim hayatımı karartıyordum, komutanların karşısında da susmamam bir şey değildi yani.

Ama korku adlı duygu, insana gerçekten de her şeyi yaptırırmış.

Karşımda deveden hallice adamla, Kabil komutanın psikopatlığını yarıştırsak kesinlikle ikinci komutan alır. Deve komutanla, Anıl yüzbaşının sinirini karşılaştırsak yüzbaşı yener. Ama yapamıyorum. Ne Kabil komutan ne Anıl yüzbaşıdan korkan ben, adamın karşısında ağzımı açamıyorum.

Tamam, boyu deve denecek kadar da uzun değildi. Ama örnek gösterirken genelde zürafa değil, deveye bak deriz; tek veya iki hörgüçlü hayvanın boyun kısmı ve bacakları hafif uzun, yine de kalıplıdır. Bu komutan da öyle; sırt ve göğüs kasları insanın gözünde kitleniyor, adamın parmak boğumu yok, kasının parmağı var. Adam ağzını açsa burada altıma sıçarım.

"Oğlum nefes al lan," diye fısıldayan Türkoğlu, sessizce elinin tersini bacağıma vurdu.

"Nefes alırsam altıma kaçırırım diye korkuyorum." Türkoğlu'nun gülmemek için kendini kastığını bakmadan anladım.

Karşımızdaki adam başını kaldırdığı an küfrederek bir adımımı geriye attım. Keskin bakan gözleri geriye kaymış bacaklarıma indiğinde bacaklarımı koparıp metrelerce öteye atmak istedim.

"Her şey yolunda mı er?" Sesi kalındı... Öyle bir vücuda bizimkisi gibi bir ses beklenemezdi zaten. Belki ses telleri de kas yapmıştır? Oğlum bunca kası nasıl yapabildi? Acaba savaşta düşmanlara mermi değil de tokat mı atıyor?

Türkoğlu'nun elinin tersi tekrar bacağıma vurdu, "Komutan sana diyor."

Evet, duyuyorum. Ama...

"Evet komutanım," derken sesim titremişti. Kaşlarını çattığı an başımı yere eğdim. Kızgın bir mimik değildi, aksine merak ve ilgi dolu.

Oğlum, düşman olmadığımız halde bu kadar korkuyorsak düşmanı olsam?.. Ulan direkt kıçımda bomba patlatırım.

"Er, adım ne demiştin?" Ha, bir de bu var! Adam isimleri hatırlayamıyor. İstersen birkaç saniye önce söyle, araya muhabbet kaynıyorsa adını unutuyor.

"Egemen Kurtuluş, komutanım." Şu anda Türkoğlu da ben de İzmitli de sivil kıyafetlerleyiz. Eğer üniformalarımız olsa isimliklerimizdeki soyadlarımızı okurdu.

Evet, bir de yetmezmiş gibi gözleri de en az şahin, doğan kuşları kadar keskin. Mesela iç tişörtümün eteği pantolonun kemer kısmına kadar kalkmış, belini düzelt dedi. Saatlerce atletim mi dışarı çıkmış diye vücuduma bakmıştım. Hem de obsesif.

"Kurtuluş camı aç ve orada hava al."

"Emredersiniz komutanım."

Koşarak cama gidip tamamen açtım, çarpan serin havayı içime çektim.

"Arık Komutanım, time ne zaman geçeceğiz? Eşyalarımızı nereye ve ne zaman taşıyalım?" İzmitlinin sorusuyla komutana baktım, tekrar dosyalarına gömülmüş.

"Dediğim gibi..." Duraksayıp Burak'a baktı, istediği soyismi alınca yine dosyalarına döndü; "Altıparmak; ben sadece tim olabilme başvurusunda bulundum, yukarıdan olumlu dönüşü bekleyeceğiz."

Aslında izin günümüzdeydik, dışarıda sudan çıkmış gergedanlar gibi bir çay bahçesine yayılmışken İzmitliyle telefonlarımıza aynı anda mesaj gelmişti, bizi tugayda bekliyorlar diye. Buraya geldiğimizde Arslan'ı da görmüştüm. Yarbayın odasından çıkan bu komutan, mesane torbamın anında dolmasına neden olurken bir de bizi odasına çağırdı. Evet.

Sol DağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin