33-

951 100 8
                                    

Arslan Türkoğlu

Kaldığım yatakhane tam olarak yüz kişilikti, neredeyse herkes birbirini isimliklerden tanıyormuş gibiydiler, sadece yatakları birbirine yakın olanlar tam olarak tanışıyorlar ve kimse uyandırmaya gelen onbaşıya ağzını açıp bir şey demiyordu. Sanki karınca yuvasına ya da arı kovanına girmişim hissi vardı. Uyandığımda saat sabah beşti, burada altıda kalkılıyormuş. Teröristlerin bombalamayı sevdiği bu yuvada gün boyu öyle eğitimlere giriyorlardı ki beşte kalkıp eşyalarımı alarak banyoya geçtiğimi hiçbiri duymamış, derin uykularına devam etmişlerdi.

Bulunduğum yatakhanenin sorumlusu beni buraya getiren yüzbaşı Boran'mış, hatta dört yatakhanenin de sorumlusu ondaymış; emri altında toplam beş yüz askeri var. Diğer yüzbaşıysa Malik, geri kalan beş yatakhanedeki askerden sorumlu. Antrenmanlarımız genellikle aynı zamanlarda yapılır, herkesin günlük görevi değişirmiş. Buradaki revir hastane gibiydi, neredeyse hiç farkı yok.

"Hoş geldin kardeş," diyen kişi yattığım ranzanın üst yatağındaki elemandı. Banyodan yeni döndüğünden tıraş losyonu kokuyor. Uzattığı elini sıktım. "Ben Adar."

"Hoş buldum. Arslan, memnun oldum." Başını sallayıp dolabını açtı ve havlusunu yatağına koydu. Dün sıkı idmanları yüzünden tam tanışamamıştık. Birkaç kişi daha beni karşılarken yatağımda oturarak hepsine karşılık verdim.

"Nereden geldin?" Adar'ın sorusuyla tekrar ona döndüm. Tişörtünü çıkarmış, kaburgalarının arasında bile kaslar var.

"Şemdinli, Kartal Kilit." Aniden bana döndü, gözlerinde bir ışık vardı.

"İzmitli Burak'ı tanıyor musun?" Burak'ın isminin geçmesiyle kalbimde garip bir hüzün oluştu. "Bakışlarına bakacak olursak tanıyorsun. Abii ya!" Anında yanıma oturup yüzünü sıvazladı.

"Sen nereden tanıyorsun?"

"Bir görevde tanışmıştık; oraya yakın konumda büyük kafile indirmiştik. Burak'la o sıra tanıştım, kıdemli başçavuş olsa da mütevaziliği beni benden almıştı." Başçavuş mu?.. İzmitli mi? Neden hiç haberim yoktu lan? "Mükemmel bir adam, önü çok açık ve biliyor musun, o kadar çok göreve katılmış ki şimdiden yarbayların gözü onda."

"Aylarca onunlaydım, ama bunları bilmiyordum."

"Bilmezsin tabii. Şahit olmadığın sürece bilemezsin, çünkü kimseye söylemez. O rütbelere takılmaz, ne iş verilirse onu yapar, göreve atıldığında görevini profesyonel bir şekilde tamamlar. Özledim onları." Adar'ın bu haline tebessüm ettim. Özlenmez mi? Burnumda tütüyorlar.

"Aradığımda sen de konuşursun." Adar gözlerindeki canlılıkla omzumu tutup eyvallah çekti ve ayağa kalktı.

"Beyler!" Buranın kıdemli başçavuşu kapıdan bağırdığı anda herkes ona döndü. "Dün gelen eri, binbaşı gözlemleyecekmiş, ona göre davranın!"

Başçavuş gittiğinde herkes daha hızlı davranmaya başladı, sanki kaçmak üzere olan bir şeyi yakalamaya çalışıyor gibi hızlılardı. Yan ranzadan bir abi açıklama yaptı, binbaşı saat gibi adammış ve bir dakikanın bile hesabını yaparmış. Aynı zamanda bakımsız ve özensiz er gördüğünde çileden çıkıyormuş. Anladığım onun karşısında her şeye dikkat etmek zorunda olduğumdu.

Sonunda bahçeye çıktığımızda bin kişi aynı anda duruşlarımızı aldık. İki yüzbaşı bizlerin önünde olsa bile onlar da bekliyorlardı. Geç kalma ihtimali yerine herkes erken gelmeyi göze aldı. Yönetim binasının kapısında bir gölge belirdi, ardından heybetli binbaşı çıktı. Büyük adımlarla buraya gelirken dümdüz önüne bakıyordu.

Sol DağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin