Bu bölümü sevgili beyazlaleyim e ithaf etmekten mutluluk duyarım 🌹
————
Seyran kendini kavruk sıcağın altındaki konteynıra attı. Şantiyenin ilk günü oldukça yorucu idi. Tozu, sıcağı, gürültüyü, kafasını sıkan bareti hiç mi hiç özlememişti. Üstelik konteynırda klima da yoktu. Yazın ortasında kutuplara ışınlandığı ofisini özledi. Ofisteki sessizliği, Dicle ile yaptıkları öğle molalarını. Ve hatta söylemesi zordu ama... tam karşı masasında çalışan Pelin'i bile arıyordu gözleri. Burada çok sıkılıyordu.
Gün sonu raporlarını doldururken telefonu çaldı. Ferit'in aradığı umuduyla hızlıca telefonunu eline aldı ama Ferit değildi. Gün içindeki konuşmalarına göre Ferit de çok yoğun bir iş günü geçiriyordu ve konuşmak için fazla vakti yoktu. Akşam müsait olduklarında konuşmak için sözleşmişler ve işlerine dönmüşlerdi. Her gün böyle olacaksa Ankara süreci çok zorlu geçecekti.
Aysu'yu daha fazla bekletmemek adına telefonu yanıtladı. Aysu liseden arkadaşıydı Seyran'ın. Lisede çok güzel bir arkadaş grubu vardı ama üniversitede herkesin bir yöne dağılmasıyla ayrılmışlardı.
"Alo Aysu."
"Alo Seyran naber?"
Aysu'nun sesi her zamanki gibi nazik ve tatlıydı. Kalbi temiz bir insandı Aysu. Seyran özlemişti arkadaşını.
"İyiyim canım sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim. Ankara'ya geldiğini duydum hemen aramak istedim. Hiç de haber vermiyorsun. Aşk olsun."
Daha Seyran bile inanamıyordu Ankara'da olduğuna. Aysu nereden duymuştu ki?
"Biraz ani oldu o yüzden haber veremedim. Annemler bile bilmiyordu kusura bakma."
"Şaka yaptım canım biliyorum. Esme teyze söyledi."
Annesinden öğrenmişlerdi demek ki. Şaşırmadı Seyran. Annesi, Ankara'daki arkadaşlarını Seyran'ı dönmeye ikna etmek için sık sık aracı olarak kullanıyordu.
"Ne dedi annem?"
"Ankara'ya geldiğini söyledi. Ben de buluşma ayarladım bu akşam bizim için. Her zamanki yerde her zamanki tayfa. Ne dersin?"
Seyran sessiz kaldı. Aslında hiç keyfi yoktu bunun için. Kimseyi kırmak da gelmiyordu içinden. İkilemde kalmıştı.
"Hadi Seyran ya kırma beni. Bir daha ne zaman denk geliriz Allah bilir."
"Biz bize olacağız değil mi?"
"Biz bize.
Kıramazdı arkadaşlarını. Kabul etmeliydi. Hem Aysu haklıydı. Uzun bir süre görüşemeyeceklerdi muhtemelen. Herkes yine oraya buraya dağılacak ve kendi hayatına savrulacaktı.
"Tamam olur. Kaç gibi?"
"Senin için de uygunsa dokuz gibi toplanmış oluruz."
"Tamam dokuzda orada olacağım."
Görüşme bittikten sonra eli boynundaki zincire gitti. Ferit'e anlatmak istediği o kadar çok şey vardı ki... Başına gelen her şeyi, aklından geçen her fikri onunla paylaşmak istiyordu resmen. Saate baktı. Akşama daha çok vardı. Derin bir nefes alarak işlerine döndü.
----
Ferit restoranın kalabalık salonundan ayrılıp Suna'nın odasına geçti. Ferit'e verebilecekleri bir oda olmadığı için Suna ile aynı odayı paylaşmak zorundaydı. Aynı anda odada oldukları anlarda genelde sessiz kalıyor ve birbirleri yokmuş gibi davranıyorlardı. Birbirlerinin varlığına alışmışlardı belki de.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİYANİST (SeyFer)
Fanfiction"Ferit, seni bir daha görür müyüm?" Ferit'in karanlıkta parlayan gözlerine inci gibi dişleri eşlik etmişti. Bu akşamki en içten gülümsemesini bahşetti Seyran'a. Umarım beni bir daha görürsün diye geçirdi içinden. "İstediğin zaman görebilirsin. Piyan...