Uzun bir araba yolculuğundan sonra Seul'e vardıklarında Jimin hâlâ çok huzursuzdu. Jungkook kendi evine gittiklerini söylemişti ama gitmek istemiyordu, kendini yükten başka bir şey gibi hissetmiyordu çünkü. Ayrıca Jungkook çok belli etmemeye çalışsa da Jimin'e karşı biraz soğuk davranıyordu. Eh bu da dışarı çıkmak için çıldıran vitasını tekrar tekrar baskılamasına sebep olmuştu. Delta sırf vita onu eşi olarak gördüğü için kendisini kabul etmek zorunda kalmıştı. Jimin'in keyfi haliyle hiç yoktu.
Şu an Jungkook ile böyle sakin ve sessiz durmak yerine kavga etmeyi tercih ederdi.
Jungkook'un ifadesiz yüzü yol boyunca hiç değişmemişti. Konuşmuyordu. Bilerek cevap vermiyor değildi ama yine de bir şey dememişti. Gerçi Jimin de hiç konuşmamıştı.
Beş saat boyunca kurduğu tek cümle arkaya geçip uyuyabilirsin olmuştu. "Geldik."
Jimin o kadar dalmıştı ki düşüncelere arabanın durduğunu Jungkook'un inip kapıyı onun için açtığını bile farketmemişti. Mutsuzdu. "Jungkook ben eve dönmek istiyorum." dedi bir anda. Böyle olacaksa hiç olmasındı. Jungkook yüzüne bile bakmıyordu.
"Ne?" dedi şaşkınlıkla. Jimin'in bunu söyleyeceğini hiç tahmin etmemişti.
"Duydun işte. Eve gitmek istiyorum,bana böyle davranamazsın." diyerek koltukta yan bir şekilde oturdu. Şimdi Jungkook ile tam göz gözeydi.
"Bir şey yapmadım ki Jimin?"
"Sorun burda ya zaten. Hiçbir şey yapmadın. Kendimi bok gibi hissediyorum." dediğinde gözleri doldu. Bu kadar ağlak bir insan değildi. Şu yaşadığı bir gün aşırı yoğun geçmişti. Daha vitasının serbest kalması sevincini yaşayamadan Jungkook garip davranmaya başlamıştı. "Gel evde konuşalım. Ikimiz de yorgunuz."
"Gelmeyeceğim dedim sana,beni eve bırak ya da para ver ben kendim giderim." dedi ve avucunu açıp Jungkook'a uzattı.
Jungkook gülerek avucuna çak yaptı.
"Dalga mı geçiyorsun sen benimle? Hiç sesini çıkarmadın bir şey söylemedin yol boyu. Ben seni çekemem böyle gerçekten ruh hastası gibi davranıyorsun. Bir günde yaşlandım senin yüzünden. Neyse ne oldu bitti vitayım işte istemiyorsan insan gibi istemiyorum de kimse sana zorla kabul ettirmiyor. Siktir olup giderim ben kendim." Jimin sinirle patladığında konuşmasını bitirip arabadan Jungkook'u göğsünden iterek -itmeye çalışarak- çıktı.
Hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladığında Jungkook'un hâlâ bir şey söylememesine şaşırsa da hiçbir şey belli etmeden sinirle yürümeye devam etti. "Jimin çantanı unuttun."
Jungkook'un arkasından söylediği şeyle birlikte sinir kat sayısı daha da arttı. Demek ki istemiyordu gerçekten. "Doğru çantam. Alayım da siktir olup gideyim doğru." aynı şekilde sinirli bir tavırla geri dönüp açık kapının orada sinir bozucu gülümsemesiyle duran Jungkook'u görmezden gelerek ön koltuktaki çantasına uzanmak için arabanın içine doğru eğildi.
Tam o sırada belini bir kol kavrayarak güçlü bir şekilde çekti. "Jungkook!"
Jungkook gülerek hiç zorlanmadan Jimin'i kaldırarak tek hamlede omzuna attı. "Bıraksana gideceğim ben!'
"Arabamda benzinim bitti, hiç bozuğum da kalmamış görüyor musun aksiliği? Bir tek kollarım kalmış seni uçurarak götüreceğim." diyerek Jimin'in yere düşürdüğü çantasını eğilerek alıp kapıyı kapattı. Arabayı kilitlerken Jimin'i iyice taşıyabilmek için zıplattı.
"Imdat diye bağırırım." Jimin bacaklarını hızlı hızlı hareket ettirdi.
"Bağırırsan ısırırım bak bacakların tam dibimde." derken apartmanın kapısını açıp içeri girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
smells like serenity | jikook
FanfictionJimin,kendisini herkesin içinde küçük düşüren sanat kulübü başkanı delta Jungkook'a mesaj atar. Jungkook'un kafasında ise küçük omeganın kokusunu neden sakladığı sorusu vardır. |omegaverse/texting|