"Hayır ama bekle başlamadık." dedi Jungkook paletteki boyaları karıştıran Jimin'e.
Jiminle birlikte yaşamaya başlayalı bir hafta olmuştu. Bir haftadır Jungkook inanılmaz mutlu, enerjik birine dönüşmüştü. Farkediliyordu.
Bir hafta boyunca birlikte okula gitmiş,birlikte dönmüşlerdi. Birlikte yemek yemiş,birlikte uyumuşlardı. Kıskanılacak derecede iyi bir ilişkileri vardı ve çoğu kişi imrenerek bakıyordu. Jimin'in tüm enerjisi değişmişti. Jungkook onun parladığına yemin edebilirdi. Gün geçtikçe daha da güzelleşiyordu.
Şimdi ise ikisi bir şeyler çizmek istemişti. Gerçekten anlamsız ve saçma karalamarla dolu bir tablo oluşturduklarında boyayarak daha da güzel hâle getirebileceklerine inanarak Jungkook'un yepyeni boyalarını alıp kullanmaya karar vermişlerdi.
Daha sonra gül kurusu renginde bir fikir ayrılığı yaşadılar,en köşeye çizilen çiçeğin bu renk olmasını istediklerinde Jimin kırmızı ve beyazı karıştırarak elde edeceğini söylemişti. Jungkook ise mor ve kırmızı.
Ve yine her şey için iddiaya girdikleri gibi bunun içinde iddiaya girdiler.
Jimin ondan hızlı davranıp paleti elinden çekerek kırmızı ve pembe rengini anında karıştırmaya başlamıştı. "Bak bak olacak şimdi. Kırmızı ekledikçe koyulaşacak."
"Sen öyle san. Kazandım yine." dediğinde Jimin pes etmeden kırmızı eklemeye devam etti. Açık pembeden başka bir renk elde edemiyordu. Kafasını kaldırıp Jungkook'a şirince gülümsedi. Onu öpücükle kandırıp biraz lacivert eklerse bu iş olurdu. "Ver paleti sevgilim." dedi Jungkook Jimin'in yaptığı gibi gülümserken. "Öpsem mi seni?"
"Kanmam bu sefer. Ver hadi ben deneyeceğim."
"Öpüşelim?"
Jungkook gülümseyerek kafasını hayır anlamında salladı. Jimin paleti uzatınca eline alıp dudaklarını hızlıca öptü. "Şimdi izle."
Jungkook önce mavi ve kırmızı karıştırarak mor rengi elde etti. Daha sonra morun üstüne kırmızı ekleyerek açmaya başladı. Renk yavaş yavaş gül kurusuna dönüyordu.
"Demiştim." diyerek paleti kaldırıp gösterdi Jungkook.
"Ben akrilik boyalardan anlamam ki kara kalem çiziyorum. Haksızlık."
Jungkook elindeki paleti kenara bırakıp Jimin'e döndü. Belinden kavrayıp kendine çekti ve yanağına kokulu bir öpücük kondurdu. "Iddiaya neden girdin o zaman?"
"Çünkü seninle inatlaşmak eğlenceli." dedi ve kollarını Jungkook'un boynuna sardı.
"Hafta sonu yapmak istediğin bir şey var mı?" diye sordu Jungkook boynunu öpüp geri çekilirken.
"Bilmem ki ne yapalım?"
"Sana soruyorum bende. Ne istersin?"
Jimin "Yatakta pinekleyelim o zaman." dediğinde Jungkook gülerek kafasını yana yatırdı. Bunu hep yapıyorlardı zaten. Okuldan döner dönmez yemek yiyorlar ve sonra ödevlerini yapıp yatağa geçiyorlardı.
Sohbetler, öpücükler ve uykuya dalış. Tüm günleri böyleydi. Jimin'in harcamalardan kaçındığını farketmişti Jungkook. Markete gittiklerinde sadece evin ihtiyaçlarını alıp geri dönmüşlerdi onun ısrarları doğrultusunda.
Jungkook bunu aşmak istiyordu. Ailesi çok zengin değildi ancak para sıkıntısı çekmiyordu. Babasının yaptığı birikimler, zamanında aldığı ev ve daireler sayesinde durumları iyiydi.
Jimin'in bu konuda kendini geri çekmesini anlayabiliyordu ancak bir yerde bitmesi gerekiyordu. Ne de olsa bundan sonra birlikte yaşayacak, mühürlenecek ve hayat arkadaşı olacaklardı. "Tatlı yemek ister misin? Bir yere götürmek istiyordum aslında seni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
smells like serenity | jikook
FanficJimin,kendisini herkesin içinde küçük düşüren sanat kulübü başkanı delta Jungkook'a mesaj atar. Jungkook'un kafasında ise küçük omeganın kokusunu neden sakladığı sorusu vardır. |omegaverse/texting|