"Jeon Jungkook." diyerek danışmaya ismini verdi Jimin. Kalbi ağzında atıyordu. Taehyung o hastaneye gelene kadar kırk kere aramıştı. "Ikinci kat, 220 numaralı oda." kadın cümlesini bitirir bitirmez ayrıldı oradan. Hastanenin içinde deli gibi koşturuyor,nereden gideceğini öğrenmeye çalışıyordu.
Jimin Jungkook'un haberini öğrendiğinden beri en kötü senaryoyu kuruyor, gerçekleşmiş gibi düşünüp ağlıyordu.
Jungkook'a bir şey oldu diye çok korkmuştu.Sonunda bulduğunda kapıyı şiddetle açıp içeri girdi. Yatakta uzanmış, tavanı izleyerek kendi kendine konuşan Jungkook'u görmeyi beklemiyordu. Anında gözleri karnındaki sargıya kayarken aklına dün yaptıkları konuşma geldi. Jungkook "Jimin." derken aynı yaramazlık yapmış çocukların annelerine baktığı gibi bakmıştı.
"Sen gerçekten benim dayak yiyeceğime inanıyorsun." dedi Jimin sesini kalınlaştırarak. Gözleri dolu doluydu. Dün aynen böyle yazmıştı mesajlaşırken.
Jungkook gülümsedi. "Ne yapacağım? Iyi olmuş derim,mutlu olurum." diye Jimin'i taklit ederek karşılık verdi.
"Iyi olmuş sana." Jimin hızla Jungkook'un yanına ilerledi. Köşedeki sandalyeyi almak için hamle yaptığında Jungkook bileğinden tutarak kendine çekip sarıldı. "Canın acır."
Jungkook "Özledim." dedi boynunu öperken. Jimin yavaşça geri çekildi. Gözlerini karnındaki hafifçe kanlanmış sargıda gezdirdi. "Dedim ben sana gitme diye."
"Sorun yok, geçer. Acımıyor bile." dediğinde Jimin yanındaki boşluğa oturmuştu. "Ne dedi doktor? Ciddi bir şey mi?"
"Değil, üzülme sen."
"Yalan söyleme."
"Gerçekten,sende sorabilirsin." Jimin bir şey demeden kafasını Jungkook'un üstüne doğru eğilip omzuna koydu. "Sevgilim... çok üzgünsün,rahatla biraz."
"Söylemesi kolay. Ne kadar korktum biliyor musun? Jaehyun'u gördüğüm ilk yerde öldüreceğim."
"Hayır, hiçbir şey yapmayacaksın. Okuldan atılacak zaten."
"Sana sormadım,sen sus." Jimin burnunu çekti.
"Ağlıyor musun sen?" diyerek parmaklarını çenesine götürüp yüzünü kaldırdı Jungkook. Jimin'in burnu kızarmış, akmış ve gözleri kıpkırmızı olmuştu. "Ağlamıyorum."
Jungkook saçlarını öptü. "Çok iyi durumdayım. İnanmıyorsan test edebilirsin."
Jimin kafasını omzundan kaldırıp Jungkook'a baktı. "Nasıl test edeceğim?"
"Öperek kontrol ediyorlarmış. Doktor öpecekti ama izin vermedim." diyerek güldü Jungkook. Jimin'in keyfini yerine getirmek istiyordu ama Jimin pek eğlenecek bir havada değildi. "Şaka yapma, üzgünüm."
"Öpmeyecek misin?"
"Öpmem demiştim."
"Hiç mi?" diye sordu Jungkook. Jimin "Hiç." dedi.
"En azından yanağımı öpebilirsin, orası acıyor."
"Acıyor mu gerçekten?" Jungkook'un yanağındaki morluğa gözlerini dikti. "Çok." Acıdığı falan yoktu. Jimin o kadar tatlı görünüyordu ki öpmek istemişti sadece.
Jimin yanağına doğru yaklaşıp yavaşça öptü. Jungkook gülümseyerek arkasındaki eliyle belinden desteklemişti.
"Ne zaman evimize gideceğiz acaba?" diye sordu Jungkook odadaki saate bıkkınlıkla bakarken. Dün geceden beri buradaydı. Neyse ki kılpayı kurtulmuştu bıçağın saplanmasından. Yine de yara derindi, çok acıtıyordu. Belli etmemeye çalışıyordu çünkü Jimin'in feromonları üzüntüyle ekşi bir hâl almıştı ve asla normale dönmüyordu. Jungkook onu üzdüğü için üzüldü. Kendi yarasından çok Jimin'i düşünüyordu."Jimin seni nasıl iyi olduğuma ikna edebilirim? Feromonların geldiğinden beri değişmedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
smells like serenity | jikook
FanficJimin,kendisini herkesin içinde küçük düşüren sanat kulübü başkanı delta Jungkook'a mesaj atar. Jungkook'un kafasında ise küçük omeganın kokusunu neden sakladığı sorusu vardır. |omegaverse/texting|