1

751 47 14
                                    

hyunjin

Bu şehirden ayrılmama son bir hafta.

Japonya'ya gideceğim. Buraya bir daha dönmemek üzere.

Doğduğumdan beri Seul'deydim. İyi kötü bütün anılarım buradaydı. Adım attığım her bir yerde birsuru hatıram vardı. Artık bu şehirden, ülkeden kaçma zamanıydı. Japonya'da yepyeni bir hayata başlayacaktım. Yeni bir sayfa açacaktım.

Hazırlıklarımı tamamen halletmiş her zamanki dert ortağım olan sahile gelmiştim. Son bir kaç yıldır her gün, geceleri gün doğana kadar konuşurdum sahil ve yıldızlarla.

Geceleri evde tek kalamaz, uyuyamazdım o yüzden her gecemi sahilde geçirirdim.

Birde her gece o da buradaydı.
Jeongin.
Her gece kayalıklara oturur gün doğana kadar ağlardı. Hep gizemli bir çocuktu pek konuşmayı sevmezdi, insanlarla samimiyet kurmazdı ve arkadaşı yoktu.

Ondan lisenin başından beri hoşlanıyordum fakat bu duyguların hoşlantı mı başka birşey mi olduğundan emin değildim. Lisenin başından bu yana tam sekiz yıl geçmişti.

Evet, uzun bir zaman gibiydi ama hayır, onu sevmek asla o kadar uzun gelmemişti.

Onu her zaman izlerdim, gözlemlerimle tanırdım. Herşeyini bilirdim, neyi sevip neyi sevmediğini onu gözlemleyerek anlamıştım.

Tabii bu sekiz yıl içinde defalarca konuşmaya çalıştığımda olmuştu ama rahatsızlık duyduğunu düşündüğümden her defasında geri çekilmiştim.

Onu her ne kadar tanıdığımı bildiğimi düşünsemde bilmediğim çok şey olduğundan da emindim. Mesela her gece bu sahile gelip neden hıçkıra hıçkıra ağladığını bilmiyordum. Acılarını bilmiyordum.
Ama bilip onları iyileştirmek istiyordum.

Her zaman yanına gitmeye çekindim.
Bu sefer de konuşmak istemez diyerekten

Ama bu kez konuşacaktım.

Gece saat bir olmuş o gelmiş tekrar ağlıyordu.
Yanımdaki içki şişesini almış yanına ilerliyordum.

Kalbim her adımımla daha da hızlanıyor gibiydi.

Derin bir nefes alarak yanına oturdum. Dizine yaslandığı kafasını kaldırdı.
Kıpkırmızı olmuş, acı bir şekilde bana bakınca kalbim hızla tekledi.

Elimdeki içkiyi uzattım.
"Acını hafifletir." Dedim.

Burnunu çekerek konuştu.
"Benim acımı hiçbir şey hafifletemez."

"acıların o kadar mı derin?"
Diye sorduğumda sessiz kalmayı tercih etti. ben ise devam ettim.
"Seni hergün bu kadar şiddetli ağlatan şey ne Jeongin? Tanrıdan ölmeyi dileyecek kadar senin canını yakan acı ne?"
Anlamsızca bakıyordu yüzüme.

"Anlatsam acılarımı hafifletebilecekmisin?"
Diye sorunca bende bir an boşluğa yuvarlandım. Ama onu iyileştirecek bir gücüm olduğuna da emindim.

"Acılarını hafifletip yaralarını iyileştirebilirim." Dedim emin bir şekilde.

Güldü. Komik geldi.

"Oynayacak başka birini bul Hyunjin, baska birinin yara bandı ol. Benimkiler kalıcı."

Adımı biliyordu, unutmamıştı. O an içimde birşeyler parıldadı. Başkalarına normal gelebilirdi ama adımı hatırlamış olması bile benim için anlatılmaz, büyük bir mutluluktu. bu iyileştirme konusunda ise kendime inanıyordum onu iyileştirebilirdim.

"Ben ciddiyim Jeongin, senin o kalıcı yaralarını söküp atabilirim." her inat edişimle gözleri farklı duygulara kapılıyordu, umutla bakıyordu, o uçurumdan çıkartacak yardım eline sarılmak istiyordu fakat tedirgindi.

Bir an yutkundu, gözleri dolmuştu. Elleri yavaşça tişörtünün uçlarına indi. Tişörtünü hafifçe yukarı sıyırdı. Vücudunu görmemle gözlerim şokla açıldı.

"Bunları kapatamazsın. Söküp atamazsın. Bak görüyor musun? Çoğu daha bugünün yaraları." Parmakları ile bazı noktaları gösterdi."Bunlar bugünkü olanlar, bak taze kurumuş kan lekeleri." Baska bir noktayı gösterdi."Çoğu morluğa dönüştü, bazıları kesik olarak iz kaldı. Bazıları aşırı sıcaktan yanık izi."

Tişörtünü indirip, bu sefer ceketini çıkarttı. Kollarını gösterdi, minik yanık izlerini. izmarit izi gibi duruyordu. "Bu bedeni ve ruhu iyileştiremezsin, gücün yetmez."

Ceketini de düzeltti. Önümdeki içki şişesini uzanarak yudumladı.

"İyileştireceğim." Dedim tamamen kesin bir şekilde. o umutlanmamakta ısrarcıyken bende onu kurtarmakta ısrarcıydım.

İçki şişeni kenara bırakıp. "yapamazsın, en sonunda terk edersin."

"Hayır terk etmeyeceğim burada kalacağım, bir yere gitmeyeceğim." Bana bir umut ışığı yakacak olsa herşeye rağmen onunla kalırdım. burada kalacak olmam onun tek bir kelimesine bakardı.

Derin bir nefes verdi. Sessizlik oldu. Israrıma karşılık vermeyip sessizliği seçti.

Ben sessizliği bozan oldum.

"Bunları sana kim yaptı?"

"Babam."
Dediğiyle kaşlarımı kaldırdım.

"hangi baba böyle birşey yapabilir ki?"

"Annemin onu terk etmesini kaldıramayıp acısını benden çıkarıyor.. Ona göre annem benim yüzümden gitti... İki yıldır böyle. Hergün eve içerek gelir bana bunları yapar, saatlerce döverek acısını çıkarır. Bende her gece burada Tanrıya yalvarırım ölmek icin." Sertçe yutkunup sessiz kaldım. Her gün bu hale geliyordu. Hergün ruhu da bedeniyle yanıp kül oluyor, çürüyordu.

Tam konuşacakken sözleri ağzıma tıkadı ve o sordu.

"Sen? Senin acıların ne?" Dedi bana.

Benim suskunluğumla ortam gerildi.
Bende kısa keserek konuşmayı sonlandırdım.

"Geçen yıl... ailemi trafik kazasında kaybettim."dedim.

Sonra ikimiz de sessizliğe büründük.

sakura, hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin