15. BÖLÜM

2.4K 117 95
                                    

PAZAR

Seyran acıyan gözleri ve müthiş bir baş ağrısı ile uyandı yeni sabaha. Mutfaktan gelen patates kızartmasının kokusu doldu burnuna. Pazar kahvaltısı telaşı vardı evde. Zil çaldı. Babası kahvaltı için taze ekmek alıp gelmiş olmalıydı. Eski günlere dair tüm bu güzel detaylar mutlu edemiyordu Seyran'ı. Dün gece az uyumuş ve çok ağlamıştı. Kalbi kırıktı.

Başucundaki saate baktı. On bire geliyordu. Kafasını yastığa geri bırakıp gözlerini kapattı. Sersem gibiydi. Yataktan çıkacak enerjisi yoktu. Bütün gün uyuyabilirdi. Ufacık bir umutla telefonunu kontrol etti. Tam da tahmin ettiği gibi Ferit'ten ses seda yoktu. Çoktan varmış olmalıydı İstanbul'a. Gece araba kullandığı için yorgundu ve uyuyordu muhtemelen. Bugün Ferit'i kendi kendine bırakmaya karar verdi. En iyisi biraz uzak kalmak ve sakinleşmekti.

Kapı açıldı birden. Annesinin değişmeyen huyu kapıyı çalmadan içeri dalmaktı. Kapının arasından başını uzatıp hala yatan kızına baktı. Dün gece erken dönmüş ve hiç konuşmadan yatmıştı. Saat neredeyse öğlendi ve hala kalkmamıştı. Bir gariplik vardı kızında.

"Of anne kaç defa diyeceğim kapıyı çalmadan girme diye!"

"Saat on ikiye geliyor. Kalk kahvaltı yapacağız. Baban sevdiğin fırından simit almış sana."

"Siz yiyin ben uyuyacağım."

Arkasını dönüp gözlerini kapattı Seyran. Ağlama hissi yokluyordu sürekli.

"Ne oldu hasta falan mısın?"

Esme odaya girip yatağın dibine geldi. Elini kızının alnına yerleştirdi. Halsiz ve yorgun görünüyordu kızı.

"Allah Allah ateşin de yok ama... Yediğin bir şey mi dokundu acaba? Dün akşam ne yediniz yemekte?"

Hiçbir şey. Yemek yemeye vakit bulamadan kalkmışlardı. Biraz şarap ve birkaç atıştırmalık atabilmişti sadece midesine. Halsizliğinin nedeni pekala açlık da olabilirdi ama iştahı yoktu.

"İyiyim anne yok bir şey. Uykum var sadece."

"Hanımlar ne oluyor yav? Sarı civcivim iyi misin?"

Kazım da gelip kızının saçlarını okşamaya başladı. Kızı hep güler yüzlü, neşeli bir insandı. Böyle görünce içi gidiyordu.

"Bir şey yok baba. Uyumak istiyorum."

"Tamam kızım. İstediğin zaman kalkar yaparsın kahvaltını. Gel hanım biz çıkalım hadi."

Kazım Bey eşini alıp kızını yalnız bıraktı. Seyran'ın belli ki yalnız kalmaya ihtiyacı vardı ve bu gayet anlaşılabilir bir şeydi.

Annesi ve babası odayı terk eder etmez tuttuğu göz yaşlarını koyuverdi. Ferit de kendisi kadar üzgün müydü acaba? Yoksa sinirle sağa sola saldırmaya devam mı ediyordu? Tamam kendi hatasını kabul ediyordu Seyran ama işler bu noktaya geldiği için kızgındı Ferit'e. Sakince konuşup halledemeyecekleri bir şey yoktu. Her sorunda arkasını dönüp gidecek miydi böyle? Her defasıda Seyran'ı arkasında mı bırakacaktı?

Düşünceler içinde kaybolurken gözleri kapanmış ve uykuya teslim olmuştu. Yorgundu ve daha fazla dayanamamıştı. Huzurla geçen birkaç dakikanın ardından kapısı tekrar açıldı. Kazım Bey elinde bir tepsiyle içeri girmiş, kızına kahvaltı getirmişti.

"Sarı civciv kahvaltını yap sonra uyursun. Böyle yaparsan halsiz düşersin hiç kalkamazsın bak."

Seyran gözlerini açıp babasına baktı. Yavaşça doğruldu. Acıkmıştı gerçekten. Birkaç parça bir şey atıştırabilirdi. Kazım Bey tepsiyi kızının kucağına yerleştirip yatağın kenarına oturdu. Ekmeğe reçel sürüp Seyran'a uzattı. Kızı halsizse o da elleriyle beslerdi sarı civcivini.

PİYANİST (SeyFer)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin