"Sizler şarkılar söylediniz bana yalnızlığımda ve ben özlemlerinizden bir kule yaptım gökyüzünde. Ama şimdi uykumuz kaçtı, düşümüz bitti ve artık şafak vakti değil."
halil cibran-ermiş***
İnsanoğlu seçimler yapmak için mi gelmişti dünyaya? Neden herkes seçimlerinin kaderinde boğulmak zorundaydı? Kader neden seçimlerimizin sebebi değil de sonucuydu?
Neden buradaydık? Neden yaşamımız sınırlıydı? Ölümsüzlük olmasa bile milyar yıl yaşındaki dünyada bize ayrılan süre neden ortalama yüz yıl olmak zorundaydı?
Birbirinden farklı zorluklarla geçen o ortalama yüz yıl imtihanlardan ve sınavlardan ibaret değil miydi zaten?
Doğumundan itibaren başlayan o mücadele içeren yıllar insanoğlu için ne ifade etmeliydi? Şükür mü etmeliydi insanoğlu yoksa isyan mı?
Hangisi doğruydu?
Tanrı'nın gözünde sadık bir kul olmak mı yoksa kaybolmuş olmak mı?
Berk için cevapsız sorularla baş etmek her zaman en zoru olmuştu.
İsyankar bir çocuktu Berk. Belki Tanrı'ya değil ama ebeveynlerine isyan ediyordu. Sıradan her insan gibi sorumluluk alamayacakları halde onu neden dünyaya getirdiklerini bilmek istiyordu genç adam.
Yaşadığı 24 yılın tamamen yalanlar üzerine kurulu olduğunu öğrenmişti, bundan daha zoru var mıydı ki? Her seferinde bundan daha kötüsünü yaşayamam derken, hayattan yeni bir tekme yiyordu. Ancak tam artık bitti, bundan sonra ayağa kalkamam dediği anda da küllerinden doğan anka kuşu misali yeniden ayağa kalkıyordu.
Hayatını çelişkiler yumağı halinde yaşıyordu genç adam. Sorularının cevapsız kalmasından bıkmıştı. Zaten artık kimseye soru soracak hali de kalmamıştı. Her şeyi olduğu gibi kabullenmiş, kimseye hesap dahi sormuyordu. Bu işin sorumlusu kim bilmiyordu, umrunda da değildi. Bildiği tek bir şey varsa o da hayatına eskisi gibi devam etmek istemesiydi. Kah mutlu kah mutsuz... Yeter ki eskisi gibi olsundu.
&
Işıklar kapalı şekilde oturduğum kaçıncı saatti bilmiyordum. Artık saymayı bırakmıştım. Birkaç kez kapıma gelen hizmetliyi de rahatsız olduğumu söyleyerek geri göndermiştim.
Annem ve babamla yüz yüze gelmekten korkuyordum. O adamın dediklerine inanmak istemiyordum.
Bugün birkaç kez telefonum çalmıştı. Biri Burak'tandı, diğerleri ise o adamdandı. Mesaj atarak konuşmak istediğini, bu sefer kanıtlarla beraber her şeyi açıklayacağını söylemişti.
Öğreneceğim gerçeklerden korkuyordum. Duyduğum ve duyacağım her sese kulaklarımı kapamak istiyordum.
La la la la...
Kapımın tıklatılması ile gözlerimi ayın puslu yüzeyinden çevirerek karanlık odaya göz gezdirdim. Ardından hızlıca boğazımı temizleyerek 'gel' talimatında bulundum.
"Berk burası neden bu kadar karanlık, uyuyor muydun?" oturduğum pencere kenarından kalkarak ışıkları açtım. Uzun süredir karanlığa alışan gözlerim ilk birkaç saniye kamaşsa aldırış etmedim. Karşımda gördüğüm Burak ile doğrusu şaşırmıştım. Demek ki o yüzden aramıştı diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴀɴᴇᴄᴅᴏʜᴇ
Teen Fiction[Düzensiz bölüm!] O gün takvimler yalnızca 11 Ocak 2004'ü gösteriyor, saatler ise 05.22'de takılı kalmıştı. O gece yaşanan deprem ise herkesin ocağına ateş düşürmüştü. Ve yıllar sonra her şeyden habersiz olan Berk için hayat olabildiğinden daha da z...