Yağmura susamış sabahlara ve
Kimsesiz geçen akşamlara...İyi okumalar.
&
"Hasbinallah..."
Hiçbir şey anlamadan önüme döndüm ve beklemeye devam ettim. Sabahki baş ağrım bir an olsun hafiflememişti. Müthiş derecede uykum vardı. Üstüne üstlük acıkmıştım. Ama her şeyden önce eve gidip uyumak istiyordum.
Gözlerimi kapayarak kafamı yasladığım soğuk duvar baş ağrıma iyi gelmişti. Ben o pozisyonda Aylin Hanım'ı beklerken bakmayı unuttuğum telefonum tekrar çalınca mecburen gözlerimi araladım. Derin bir nefes vererek cebimden çıkardığım telefonla kimin aradığına baktım.
"Alperen Uslanmaz."
Açmak istemiyordum, ne o aileden ne de yıllarca beni büyüten sözde ailemden biriyle muhatap olmak istemiyordum. Ancak ikinci defa aradığını hatırlamam ile telefonu açıp kulağıma götürdüm.
İlk birkaç saniye ikimizde konuşmadık. Ben onun konuşmasını bekledim o da benim konuşmamı. En sonunda konuşmaya karar vermiş olacaktı ki söze boğazını temizleyerek girdi.
"Neredesin? Birkaç saat önce evine geldim yoktun az önce tekrar geldim ama yine yoksun?" Samimiyetten yoksun alay barındıran bir gülüşle beraber, Alparslan karşımdaymış gibi kafamı iki yana salladım.
"Bilmem... Neredeyim ki acaba?" Bir sır veriyormuş gibi fısıltıyla konuştuktan sonra duyduğum sıkıntılı nefes sesi yalnızca gülme isteğimi artırıyordu.
"Bu mu gerçekten Kaan? Şimdi de dalga mı geçmeye başladın benimle?" Duyduğum hitap ile gülüşüm yavaşça soldu. Beni onlara hatırlatan hiçbir şeyi kendimde istemiyordum. Buna ismim de dahildi.
"Kaan kim Alparslan? Asıl sen benimle dalga geçiyorsun. Sana ve ailene dair hiçbir şeyi hayatımda istemiyorum." Uzun bir sessizlik. Ne benden ne de ondan tek bir kelime çıkmadı.
Ben boş katın boş koridorunda sessizlikle yüzleşirken o konuşmaya başladı.
"Bu kadar mı yani? İstemiyorum demenle bitiyor mu her şey? Bu kadar mı kolay vazgeçebiliyorsun bizden?" Duyduklarımdan sonra tek kelimeyle, çıldıracaktım.
"Ya sen hâlâ ne anlatıyorsun be bana?!" İstemeden de olsa bağırmamla gözlerimle hızlıca etrafa baktım. Kimse yoktu. "Şaka falan mısın Alparslan? Hastaneden çıktıktan sonra iyi misin diye sormak için bile aramadınız lan. Ulan insan düşmanını merak edip yine sorar nasıl olduğunu. Siz de güya abi olacaksınız... Ben ölmüş müyüm kalmış mıyım hiçbirinizin umrunda değil. Hiçbirinizin lan! O yüzden bir daha arama beni Alparslan. Şu yaşıma kadar yeterince yoruldum zaten, bir de sizinle tüketemem ben kalan ömrümü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴀɴᴇᴄᴅᴏʜᴇ
Teen Fiction[Düzensiz bölüm!] O gün takvimler yalnızca 11 Ocak 2004'ü gösteriyor, saatler ise 05.22'de takılı kalmıştı. O gece yaşanan deprem ise herkesin ocağına ateş düşürmüştü. Ve yıllar sonra her şeyden habersiz olan Berk için hayat olabildiğinden daha da z...