II

530 56 80
                                    

Mingyu hışımla Junho'nun üzerinden kalktı, öfkeli bakışları yerde olan Wonwoo'yu taradı. Birkaç adımda ona yanaşırken, eğildi ve onu hiçbir ağırlığı yokmuşcasına bileğinden tutarak yerden kaldırdı. Acıyla inleyen Wonwoo, Mingyu'nun güçlü elinden kurtulmak için çaba gösterdi ancak hiçbir işe yaramadı. Alfanın tutuşu sıkı ve güçlüydü, ona karşı gelmesi mümkün değildi.

Wonwoo'nun bakışları yerde iki büklüm yatan, perişan hâlde görünen Junho'nun yüzüne kaydı, kulakları uğulduyordu, her şey o kadar hızlı gelişmişti ki ne olduğunu anlayamayacak kadar afallamıştı. Gözlerinde biriken yaşlar görüşünü engelliyor, bulanık görmesine neden oluyordu. Hiç bu denli korktuğunu, kalbinin boğazında attığını hissettiğini hatırlamıyordu.

Ondan korkmak istemiyordu, gururluydu, dik başlıydı ancak şu an tek bir itiraz bile dökülmüyordu dudaklarından. Dövüşlerin karşılığında istenilen verilmek zorundaydı, bu Wonwoo'nun sürüsünde de geçerliydi ancak bir insanı, değersiz bir eşya gibi kendisine istemek çok utanç vericiydi. Omega hiç bu denli utandığını, küçük düşürüldüğünü hatırlamıyordu.

Mingyu onu sürükleyerek ortaya çekti, abisinin önünde durduklarında herkesin bakışlarının elini tuttuğu Wonwoo'nun ve kendisinin üzerinde olduğunun farkındaydı. Büyük bir gösteriydi bu, izleyicilerin hoşuna gidecek, takdir edeceği, diğer sürüye saygısızlıklarından ötürü hak ettiği cezayı verdikleri düşünülecek cinsten.

Mingyu, Wonwoo'nun cılız elini elinin arasına aldı ve havaya kaldırdı. "Herkes dikkatli bir şekilde baksın ve bu anı sakın unutmasın, bundan böyle bu omega benimdir, onu kendim için alıyorum. Benim eşim olacak, çocuklarımı taşıyacak ve benimle ilgilenecek olan kişi olacaktır."

"Wonwoo!" Öksüren Junho sızlandı, elinden destek alarak ayağa kalkmaya çalıştı. "Yalvarırım o olmaz."

"Kurallar açıktır," dedi Seungcheol, bilge bir tavırla gözlerini kıstı. "Bunu sen hepimizden daha iyi biliyorsun Junho, hayır demeye hakkın yok. Kardeşim senin canını bağışladı ve bu durumda Mingyu artık Wonwoo'ya sahip."

İtiraz edemezdi, kimse itiraz edemezdi. Junho'nun canını bağışlamışlardı, bu büyük bir lütuftu, Junho'nun yerine Wonwoo'yu almaları da beklenmedik bir durumdu. Oldukça adil bir karardı, yıllardan gelen bir olaydı. Zamanında köyler yağmalandığında, kendi aralarında kavgalar, savaşlar çıktığında da ne istenilirse verilirdi. İster bir eş, ister bir köle, isterse de bir fahişe olarak kullanırdı omegasını.

Wonwoo, Mingyu onu eş olarak seçtiği için kendisini şanslı sayıp buna minnet duyması gerekirken omega bunu en büyük ceza olarak gördü. Böylesine yobaz bir alfanın eşi olmaktansa ölmeyi yeğlerdi. Zamanında ona kur yapan alfaları reddetmeseydi belki de bugün bu durumda olmayacaktı, acınası talihini kimse anlayamayacaktı. Mingyu'nun o iri elleri, koca cüssesi Wonwoo'yu ezip geçecek, onun bedenine zalim bir şekilde sahip olacaktı. Düşüncesi bile korkunçtu, zaten Mingyu gibi iri bir alfa nazik olur muydu, tabii ki hayır.

Wonwoo bir elini, Mingyu'nun iri kolunun üzerine koydu ve kolunu ondan kurtarmaya çalıştı ancak başarısız oldu. Alfanın tutuşu o kadar güçlüydü ki bir milim bile oynamadı. "Bıraksana! Bırak kolumu!"

Mingyu ters bakışlarını Wonwoo'ya yöneltti, omega her ne kadar bu kara deliği andıran bakışlardan korksa bile kendisini geri çekmedi ve çenesini kaldırıp bakışlarını ona dikti. Eğer o lanet olasıca alfa, Wonwoo'ya boyun eğdireceğini sanıyorsa gerçekten de büyük bir yanılgı içerisindeydi, Wonwoo, Mingyu'ya boyun eğmezdi.

"Canımı sıkma omega," dedi alfa, sıktığı dişlerinin arasından tısladı. Mingyu'nun alfa sesi, Wonwoo'nun tüylerinin diken diken olmasına neden olurken omurgasından aşağı sarsıcı bir ürperti hissetti. "Sana ikinci defa söylemeyeceğim."

The Beast/ Meanie [Omegverse]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin