Mingyu, şah damarının olduğu yerde beliren yanma ve acı hissi ile derin bir soluk aldı, boğazı kurumuştu, yemeğine dokunmadı ancak tabağının yanındaki bir bardak suyu hızla içti. Kendi kendini sakinleştirmeye çalışıyordu, Wonwoo'ya ne olduğunu, onun nerede olduğunu bilmemek onu delirtiyordu.
Omegasını bulamayacak olma düşüncesi kanının kaynamasına neden oluyordu. Önce Vernon denen o piçi hemen ardından da Eric'i öldürecekti.
"Vernon hâlâ tek kelime dahi etmedi mi?"diye sordu Junho.
Kardeşi Wonwoo'nun kayboluş haberini öğrendiği gibi Kim sürüsüne gelmiş ve beraberinde bir dolu, güçlü alfayı getirmişti. Kardeşini bulmak istiyordu.
Konuşmak istemeyen Mingyu yerine Seokmin cevapladı. "Hayır, ağzını bıçak açmıyor." Alfa şakaklarını ovuşturdu, herkes çok yorgun düşmüştü.
"Eric konusunda sizi uyarmam gerekiyordu." Junho kendisine çok öfkeliydi, sesi pişmanlık ve öfkeyle dolu çıkmıştı.
Mingyu donuk bakışlarını ona çevirdi. "Bizi neden uyarman gerekiyordu ki?"
Junho iç çekti. "Eric'in uzun zamandır Wonwoo'ya ilgisi vardı, bunun ciddi bir şey olduğunu hiç düşünmemiştim."
Mingyu dişlerini sıktı. "Ne demek ilgisi vardı, amına koyayım?!"
Junho, "Tam üç kere Wonwoo'yla evlenmek istediğini söyleyip yanıma geldi, izin istedi ve ben her seferinde onu gönderdim," dedi.
Mingyu'nun gözleri öfkeyle ateş saçarken ayağa kalktı ve kükredi. "Üç kere evlenmek mi istedi?! Ne sikim?! Ve bunu şimdi mi söylüyorsun?!"
Junho ona sertçe baktı. "Wonwoo ile evlenmek isteyen bir düzine alfa vardı, hepsini teker teker söylemem mi gerekiyordu?"
"Evet," diyen Mingyu hırladı. "Her bir orospu çocuğunun adını bana vermen gerekiyordu.
Jaehyun, Mingyu'yu oturmaya çalıştı. "Öfkeyle kalkan zararla oturur, senin ve Wonwoo'nun evliliği beklenmedikti, Junho seni uyarsa bile Eric bir yolunu bulurdu."
Seungcheol ayaklandı. "Sabahın ilk ışıkları ile yola çıkarız, her yeri arayacağız, onu bulacağız Mingyu. Wonwoo'na yakında kavuşacaksın."
✿✿✿✿✿
Wonwoo, tam yedi gündür fare deliğindeydi, günleri merakla ya da hevesle saydığından değildi, Wonbin her gün heyecanla bunu ona hatırlatıyordu.
Wonwoo iç geçirirken aklına Mingyu takıldı, acaba alfa onu merak ediyor muydu, arıyor muydu? Ne haldeydi? Wonwoo'nun aklından türlü türlü düşünceler geçerken alt dudağını sertçe ısırdı.
Ya Mingyu, Wonwoo'dan ümidini kesip kendine yeni bir omega bulmak için bir arayışa girmişse... Düşünce bile burnunun sinir bozucu bir şekilde karıncalanmasına ve gözlerinin yaşla dolmasına neden oluyordu, boğazının etrafını saran boğucu his yüzünden soluğu tıkandı, burada soluk almak bile acı verici hale geliyordu...
Gerçekten sonu böyle mi olacaktı... Mingyu ile ilişkileri güzel başlamamış olabilirdi ancak alfa çok iyiydi, içinde kötülüğün zerresi yoktu.
"Neden ağlıyorsun?"
Minik, sıcak bir el yüzüne dokunana kadar Wonwoo ağladığının farkında bile değildi. Burnunu çeken omega minik Wonbin'e bakıp, buruk bir şekilde tebessüm etti.
Son bir kaç gündür çocuğu tanımasına rağmen aralarında hemen bir bağ gelişmişti. Çocuk usluydu, tek istediği gerçekten de bir anneydi. Wonwoo, küçük alfaya ne zaman en ufak bir temasta bulunsa minik daha fazlası için dokunuşa doğru eğiliyordu. 5 yaşındaydı, Eric'e pek benzemiyordu, hatta ne davranış ne de görüntü açısından alakası bile yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Beast/ Meanie [Omegverse]
Fanfiction"Bırakın beni!" Wonwoo'nun acı dolu nidaları dudaklarından dökülüyor, gözyaşları yanaklarından aşağı akarken, nefesi boğazına takılıyordu. "Onu öldürecek!" İki kere... Tam iki kere eliyle yere vurdu Junho. Bunun tek bir anlamı vardı, herkes birbiri...