Gözlerini açmakta zorlanıyordu, sesleri duyabiliyordu ancak hepsi birer uğultudan ibaretti. Yorgun bir inilti boğazının derinliklerinden koparken kıpırdamaya çalıştı ancak üzerinde 10 ton yük varmış gibi tek bir hareket bile edemedi.
Yeniden gözlerini açmaya zorladı ancak beceremedi, gittikçe sesler uğultudan sıyrılıp daha net bir hale gelmeye başladı.
"Güzel, çok güzel."
"Uyuyan güzel," dedi başka biri.
Alfalarda biri alayla araya girdi. "Eğer prensi yoksa onu ben öpeceğim."
Kafasına sert bir şaplak yiyen genç alfa azarlandı. "Kapa çeneni, Eric bunu duyarsa çok sinirlenir."
Hevesi kırılan alfa homurdandı. "Eric'in yakışıklı prens olacak hali yok ya."
Hepsi kahkaha atarken sürünün en küçüğü dikkatle Wonwoo'yu izliyordu, meraklıydı ve yüzünde bir özlem vardı. "Acaba ona anne dememe izin verir mi?"
"Elbette," dedi alfalardan biri. "O hepimizin istediği şey olacak."
Onlar kendi aralarında konuşurken Wonwoo'nun gözleri yavaşça açıldı, ilk başta ışığa alışmaya çalıştı, görüntü netleştikçe etrafında olan biteni anlamaya çalıştı. Kafasının etrafında en büyüğü belki 17, en küçüğü de 6 yaşında görünen dört alfayı görünce korkuyla doğruldu. "Kimsiniz siz?" Kendisini örten battaniye üzerinden kaydı.
Elleri titrerken yüzünü ovuşturan omega kendisine bakan alfaları görmezden gelerek ayağa kalkmaya çalıştı ancak kalkması ile yere düşmesi bir olmuştu. Gözlerini kırıştırırken neyin engel olduğuna bakmak için bacaklarının etrafında toplanan battaniyeyi çekiştirdiğinde gözleri dehşetle açıldı.
Ayak bileklerinin etrafında zincirler vardı, o kadar sıkıydı ki bileklerinde zincir izleri oluşmuştu. Zihnine hücum eden anılarla bağırdı. "Eric! Nerede o?!"
Diğer alfalar şaşkın gözlerle birbirlerine bakarken Wonwoo ağlamaya başladı. "Bakın, benim gitmem gerekiyor, ben evliyim, kocam beni göremeyince öfkeden deliye döner, beni çok merak eder." Burnunu çekerken gözyaşları birer birer yanağından süzüldü. "Lütfen, gitmem gerek! Eric nerede?"
En küçükleri Wonwoo'nun yanına yanaşıp elini tuttu. "Gitti ama geri dönecek." Wonwoo'ya sevecen bir şekilde gülümsedi. "Sonunda benim de annem olacak!"
Wonwoo küçük çocuğa tersçe baktı. 6 yaşından daha büyük olmayacak küçük çocuğa karşı bile öfkeliydi.
Ancak çocuk pes etmedi ve Wonwoo'ya umutla baktı. "Sen benim annem olmayacak mısın?"
Wonwoo delici bir kahkaha attı. "Sence senin annen olabilecek bir yaşta mıyım? Sadece 21 yaşındayım, kaldı ki senin annen falan olmam!"
Çocuk titreyen dudaklarını ağlamamak için birbirine bastırdı. "Babam, senin benim annem olacağını söyledi!"
Wonwoo normalde çocukları severdi ancak bu inatçı velete gözlerini devirmekten kendini alamadı. "Kimmiş senin baban?"
Çocuk gururla gülümsedi. "Eric Nam!"
✿✿✿✿✿
Joshua tuzlu suyla Vernon'ın vücudunun yaralı olan bütün uzuvlarını silmiş, yaraları sarmıştı. Bütün her şeyi büyük bir özenle yapmış, ağlamaktan gözleri şişmişti.
"Vernon..."
Joshua'nın yumuşak sesi duyuldu ancak Vernon umursamaz bir tavırla omuz silkti. "Hayır!" Abisinin ne istediğini biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Beast/ Meanie [Omegverse]
Fanfic"Bırakın beni!" Wonwoo'nun acı dolu nidaları dudaklarından dökülüyor, gözyaşları yanaklarından aşağı akarken, nefesi boğazına takılıyordu. "Onu öldürecek!" İki kere... Tam iki kere eliyle yere vurdu Junho. Bunun tek bir anlamı vardı, herkes birbiri...