Wonwoo önceki gün Mingyu'nun söylediği sözler hâlâ zihninde yankılanırken derin bir nefes alma ihtiyacı hissetti, ciğerleri yanıyordu, yorgundu, uykusuzdu. Önceki gece gözüne biraz bile uyku girmemişti, uyuyamamıştı.
Her gözünü kapattığında onun sesi kulaklarına, onun yüzü, gözünün önüne geliyordu. Oradaydı, bir kartal kadar keskin, zeytin karası gözleri buz gibi bir ifadeyle, Wonwoo'nun kanını dondurtacak şekilde onu izliyordu.
Wonwoo kafayı yediğini düşünmeye başlamıştı, hâlâ sık sık önceki gün yaşananları kafasında kurduğu bir hayal olarak düşünüyordu; insan kurduğu hayalde bu kadar gerçek hissedebilir miydi? Tabii ki hayır, Mingyu onun boynuna doğru nefes almış, iri bedenini ona bastırmıştı.
O an çok korkmuştu, hâlâ hissedebiliyordu, önceki gün yüzünde hissettiği o nefesi ve sesindeki o acımasız ton aklına geldi. Ne demeye onunla evlenmek istemişti ki, sadece ona olan öfkesini göstermek ve onun canını yakmak için, bu çok kötüydü. Alfa ondan nefret ediyordu, Wonwoo'ya acı çektirmek Mingyu'nun hoşuna gidiyordu.
Apar topar evlenecek olması da çok yazıktı, hayalini kurduğu o soylu, görgülü, iyi niyetli alfa ile hiçbir zaman evlenemeyecek olması da çok yazıktı. Her zaman kendisini asil ve kusursuz bir lordun yanında parlayacak bir omega olarak görmüştü ancak bugün bu hayalinin sadece hayal olarak kalacağı kafasına dank etmişti. Onun bahtına düşende yobaz, barbar bir lorddu; Wonwoo'nun canını yakmak istiyordu ve bundan tarifsiz, büyük bir zevk alacaktı.
Düşüncesi bile korkunçtu. Kaçmayı dün gece defalarca kez düşünmüştü ancak muhtemelen yolsuzların eline düşmesi ve onlardan birinin onu yakalaması an meselesi olurdu. Bu düşünce daha da korkunçtu, yolsuzların sırf zevk için omegaları bir fahişe gibi kullandığını, onlara çeşitli işkenceler yaparak onları birer zevk aracı olarak görüp cinsel ilişkiye girdiğini duymuştu.
Wonwoo böylesine korkunç bir durumu hak etmiyordu, eşinden başka biriyle birlikte olmamak onun için iyiydi. Sırf Mingyu ile sevişmekten kaçınmak yerine gidip yolsuzların elinde bir seks işçisi olmak daha iyi değildi. Alfasını tercih ederdi, bu bir tercih de değildi, bir zorunluluktu. En azından Mingyu onunla sevişen tek kişi olacaktı ki bu durumda onuru da korunacaktı ne de olsa onun bekaretini sadece ne olursa olsun eşi almalıydı.
Kapı hafifçe tıklatıldı, Wonwoo zayıf bir şekilde, "Girin," dedi ancak yerinden doğrulmadı ya da gelen kişinin kim olduğuna karşı bir merak duymadı.
İçeri giren kişi parmak uçlarında, yavaşça hareket ederek Wonwoo'nun yanına yanaştı. Onu rahatsız etmek gibi bir düşüncesi yoktu ancak bu bir nevi bir zorunluluktu.
"Merhaba."
Wonwoo, o yumuşak sesi duydu ancak bir yanıt vermedi.
"Ahh, bir sakıncası yoksa gelebilir miyim?"
Çok nazikti, kibarlıktan kırılacaktı, Wonwoo iç çekerek pes etti ve kafasını Joshua'ya çevirdi. "Gelebilirsin."
Joshua yüzünden asla eksik olmayan o gülümseme ile ona yanaşırken yavaşça kendisini omeganın yatağının kenarına bıraktı, Wonwoo da ona daha fazla yer açmak için geri çekildi ve sonunda oturur pozisyona geçti.
"Nasılsın?" Ellerini kucağında birleştirdi.
Wonwoo'nun kaşları alayla havalandı. "Gerçekten mi soruyorsun yoksa laf olsun diye mi?"
Joshua, Wonwoo'nun narin ama solgun yüzünü dikkatle inceledi. "Gerçekten soruyorum, kendini nasıl hissediyorsun?"
Şeftali kokulu omega ona acı dolu bir gülümseme ile sordu. "Seni buraya benim ağzımdan laf almak için mi yolladılar?"
![](https://img.wattpad.com/cover/340045260-288-k826604.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Beast/ Meanie [Omegverse]
Fanfic"Bırakın beni!" Wonwoo'nun acı dolu nidaları dudaklarından dökülüyor, gözyaşları yanaklarından aşağı akarken, nefesi boğazına takılıyordu. "Onu öldürecek!" İki kere... Tam iki kere eliyle yere vurdu Junho. Bunun tek bir anlamı vardı, herkes birbiri...