Yemek yapmak bazen çok yorucuydu ancak birlikte yapıldığı zaman eğlenceli geliyordu, Wonwoo eğer yemek bahçede yapılıyorsa hiç sıkılmıyordu.
Taeyong'un eti doğradığını fark ettiğinde çaktırmadan birazcık daha poğaça isteyen Jeno ve Haknyeon'a poğaça verdi.
İkisine de muzip bir bakış atıp işaret parmağını dudaklarına götürürken çocuklar onu taklit edip kıkırdadılar ve hemen sıcacık, mis gibi kokan poğaçalarla kaçtılar.
"Nerede o Jeno?" Taeyong, yaramaz oğlunu etrafta göremeyince kafasını çevirdi. "Bugün hiç durmadı."
"Oyun oynuyorlar," diye mırıldandı Wonwoo.
Taeyong gözünü kıstı. "Onlara poğaça verdin, değil mi?"
"Ne?! Hayır!" Duraksadı. "Evet." Hemen savunmaya geçti. "Ama o ikisi bana öyle bakarken onlara hayır diyemezdim!"
"Gelecekte anne olduğun zaman nasıl hayır diyeceksin?"
Wonwoo omuz silkti, cevap vermedi. Gelecekte anne olma düşüncesi çok heyecan vericiydi, Mingyu ona gelecek kızgınlıkta dokunacak ve belki de Wonwoo'yu hamile bırakacaktı.
"Mingyu'nun sana hiç dokunmadığını söylemiştin," diyen Joshua ağzının içinden mırıldandı.
Wonwoo domatesi doğramayı kesti ve parlak gözlerle Joshua'ya baktı. Ne söylediğini anlamamıştı, anlamsız gözlerle ona döndü. "Ne?"
"Boynundaki izler," diyen Joshua'nın daha fazla bir şey söylemesine gerek bile yoktu, Wonwoo eliyle yakasını kapadı ve telaşla ona baktı.
"Verdiğim kıyafetler işe yaramış demek ki."
Wonwoo o kıyafetleri bile giymemişti, utançtan kıpkırmızı kesildi, dudaklarından bir inkar bile dökülmedi. "Yaaaah, öyle değil..."
Taeyong kahkahayı patlattı. "Utanma Wonwoo, siz yeni evlisiniz, olur öyle şeyler." Muzip bir tavırla ona baktı. "Hem Jaehyun ve ben yeni evliyken o kadar iz bırakıyordu ki yakalı kazak bile giymem işe yaramıyordu."
Wonwoo somurttu ancak Joshua araya girdi. "Utanma, bunlar çok normal şeyler, evlilik böyle ilerler, aşk ve sevgi gösterilerini göstermenin en güzel yolu öpücüklerdir ama alfalar bu öpücükler konusunda bize göre daha saldırgan ve sahiplenici, kokunu alınca kendisinden geçiyor olması, vahşileşmesi gayet doğal."
Seungkwan heyecanla dinlerken Vernon'ın da günün birinde böyle biri olup olmayacağını merak ediyordu, Vernon ona karşı çok sevgi doluydu, iyi niyetli yaklaşıyordu, Seungkwan'ı kirletmek istemiyordu. Kaçacaklarını söylediğinden beri sürekli bunu düşünüyor, Kim sürüsünden ayrılmanın ne kadar zor olacağının hayaliyle bir yanı buruk kalıyordu ancak Vernon'la olmak her şeye bedeldi.
Joshua'nın Vernon'ın abisi olduğunu öğrendiğinde çok şaşırmıştı, birbirlerine hiç benzemiyorlardı, ne huy olarak ne de görünüş olarak ama ikisinin de yanında kendisini rahat hissediyordu portakal kokulu omega.
Birkaç sefer Joshua'ya Vernon'ı sormak istedi ancak bunu hiç yapmadı, belki öğreneceği şeyler onu mutlu etmez, Vernon'a karşı başka türlü bakmak onu korkutmuştu ama hiç önemli değildi, ne olursa olsun çok aşıktı.
"Seungcheol hyung da öyle miydi?" Genç ve heyecanlı omegalardan birisi sordu.
Joshua utangaç bir şekilde gülümsedi, yanakları al al olmuştu. "Gevezlik yapmayı kesin."
"Peki sen ve Seungcheol hyung nasıl tanıştınız?!"
Joshua iç çekti ve gülümsedi. "Kaç kere anlattım ya!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Beast/ Meanie [Omegverse]
Fanfiction"Bırakın beni!" Wonwoo'nun acı dolu nidaları dudaklarından dökülüyor, gözyaşları yanaklarından aşağı akarken, nefesi boğazına takılıyordu. "Onu öldürecek!" İki kere... Tam iki kere eliyle yere vurdu Junho. Bunun tek bir anlamı vardı, herkes birbiri...