Heyoooo yeni bölüm geldiii.
Bölümler nasıl ilerliyor? Fikirlerinizi bekliyorum.
Güzel bir bölüm olmasını diliyorum.
Keyifli okumalar dilerim şekerlerim.
¨¨¨¨¨¨¨¨¨¨¨¨¨¨
"En sevdiğin türkü nedir?"
"Neşet Ertaş severim ben. Özellikle yolcu isimli türküsünü severim. Abim de genelde Onur Akın sever ama yine de hepsini dinliyoruz. Değil mi abi?"
***
Berfin abisini de konuya katmak istemişti ama bilmediği Ömer konuşmak değil ilk gördüğünde âşık olduğu kadını dinlemek istiyordu. Ömer başını sallayarak onayladı. Konuşmak için ağzını aralarken Zeynep'te ona dönmüştü. "Sen ne güzel bakıyorsun kadın" diye geçirdi içinden.
"Evet! Kulağıma güzel gelen tüm müzikleri dinlerim ama türkü hoşuma gider" diye pekiştirdi.
Zeynep'in telefonu çalınca herkes telefona bakmıştı ama Zeynep telefonu hızla kaparak ayağa kalktı. Telefonu açması gerektiğini belirterek kapıya çıkmıştı. Akşam esintisi tepede olduğu için çok hissediliyordu ve Zeynep üşüse de telefonla konuşmaya devam etti. Ömer ise merak etmişti. "Acaba sevgilisi mi var" diye içi içini yiyordu.
Zeynep telefonu kapattığında içeri girmişti. Bir an içi titrese de kendini toparlayarak yerine oturdu. Merak edilen soruyu da Bahar sormuştu çünkü anlıyordu ki Ömer ağa, Zeynep ile ilgileniyordu.
"Biraz İstanbul'u anlatsana bize Zeynep. Neler yapıyorsun? Arkadaşların veya özel bir arkadaşın var mı?"
Bir süre düşündü Zeynep. Mardin mi güzel yoksa İstanbul mu diye. Nereye giderse gitsin Mardin ona evi gibi hissettiriyordu. İstanbul'da güzeldi ve tüm güzel anıları oradaydı. Hatırladıkları ile içi acısa da belli etmemeyi tercih etti Zeynep.
"İstanbul çok güzel. Deniz havası, tarihi ve konumu ile zaten önemli ama zor bir şehir. Yaşamak istiyorsan güçlü olmalısın. Maddi ve manevi bir dayanıklılığa ihtiyacınızın olacağı bir şehirdir. Trafikten dolayı fazlasıyla sinirleriniz yıpranabilir." Zeynep biraz soluklandı bir yudum su içerek kaldığı yerden devam etti.
"Özellikle iş saatlerinde fazla trafik oluyor. Bu da insanların yorgunluklarına bir de öfkenin eklenmesine sebep oluyor. İstanbul'u aslında toksik bir ilişkiye benzetiyorum ama Savaş oradan ayrılmak istemiyor. Bizim yaşadığımız yer biraz daha sakin. Otobüs vs. derdi olmuyor." Zeynep İstanbul'la ilgili söyleyeceklerini biraz daha düşündü.
"Deniz havası, sahil gezileri, Ayasofya, Sultan Ahmet ve kapalı çarşı... Sayılabilecek binlerce güzellikleri içinde bulunduran İstanbul, güzelliği kadar yorucu. Aksini iddia eden çok kişi vardır ama ben sanırım yoruluyorum."
"Mardin!" Zeynep bir süre sessizce Mardin'i düşündü. Yaşadıklarını ve yaşamak zorunda kaldıklarını... Gözünden bir damla kendisine ihanet ederek yere düştü. Zeynep arkasını dönerek derin bir nefes aldı. Göz kapaklarını kırpıştırarak gözüne hücum eden damlalardan kurtularak önüne döndü.
"Mardin ise güçlü kadın olmak zorunda kaldığın bir yer. İstesen de istemesen de güçlü olmak, düşsen de düştüğünü belli etmemek zorunda kaldığın bir yer. Belki bu İstanbul'da da vardır. Bilemiyorum! Çünkü Savaş benim için her şeyi kolaylaştırıyor."
Zeynep demin gözünden düşen damlalar yokmuşçasına gülümsemişti. O an Ömer'e Zeynep'in gülüşünü sorsalar "Bir büyü gibi" derdi. Zeynep ise düşünceler içinde dolanıyor, doğru sözleri arıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Annemin Hikayesi
Non-FictionKız gördü adamı içi sızladı... Adam gördü kızı yüreği yandı... "Evime hoş geldin hanımağam. Umarım bu bir sürecin başlangıcı olur. Umarım bu evde hep mutlu olursun. Benimle yaşar, yaşlanırsın. Umarım bu konakta seninle çocuklarımızın kahkahalarını...