Tanıtım

6.4K 326 447
                                    

Heeyooo canlarım. Hikâyeyi düzenliyorum ve sizlere kitap görüşmeleri yaptığımı ve birkaç yerden onay aldığım için son dokunuşları yapmak istediğimi belirtmek istiyorum. Kısa bir tanıtımla başlıyoruz.

Canlarım sizleri instagram hesabında bekliyorum. Tüm gelişmeleri oradan takip ederek bana ulaşabilirsiniz. İnstagram için profilimdeki linke tıklayın.

Sizlerle yorumlarda buluşalım. Sizden gelen tüm yorumları okumayı çok seviyorum. Oy vermeden geçmezseniz çok mutlu olacağım. 

Sevgili Wattpad ailem. Bir yarışma kazandık tebrikler...

Keyifli okumalar dilerim.

~~~~~~~~~~~~~

Gerçek bir hikayeden uyarlanarak yazılmıştır...

22 yıl önce

Aylar sonra Demet babasını arayarak "Vakit geldi baba" demişti. Bu aramanın ardından Ahmet Bey ve oğlu Barış, tüm hazırlıkları tekrar kontrol ederek Mardin'e doğru yola çıktılar. Demet'i özlemiş ve ziyaret etmiş gibi görünmek için yalnız gelmişlerdi. Hande Hanım ise duygusallığından dolayı gelmemişti. Sonuçta her anne evladını ateşten korumak isteyecektir ve herhangi bir yanlış, çok farklı sonuçlar doğurabilirdi.

Demet'in konağına gelen abisi ve babası, karnı burnunda Demet'in halini gördüklerinde içlerine hüzün çökmüştü. Demet çökmüştü! Ahmet Beyin güzeller güzeli kızı, Barış'ın karındaşı kendine acımamıştı.

Hep birlikte avluda oturmuşlardı. Barış ilk defa geldiği konağı incelemeye başladı. Taş konaklardan biriydi. Sol tarafta bir iki basamakla ulaşabileceğiniz bir mutfak vardı. Fidan Hanım içeride kahve yapıyor ve o kahvenin kokusu Barış'a kadar geliyordu.

Barış burnuna gelen kokuyu içine çekmeden önce gözlerini kapatmıştı. Kokuyu hissetmek için gözlerini kapamıştı. Burnuna gelen kokunun güzelliğine gülümserken gözlerini açmıştı. Bir süre daha eve bakmak istedi. Zira herkes sessiz ve herkes konuşmaya korkar gibiydi.

Mutfağın ilerisinde iki oda vardı ve geri kalan kısım avluydu. Sedir ve masanın bulunduğu bu alan sanki kadınların beş çayına uygun bir alandı. Sol taraftan uzanan merdivenler sizi üst kata çıkarıyordu. Üst katta görünen altı oda vardı. Çok büyük olmasa da hamile ve bir çocuklu kadın için yeterince büyük bir evdi.

Sahi Mehmet ağa neden bu evde yaşamıyordu?

Söylenecek ne çok söz vardı da Ahmet Bey susuyordu. Barış ise güler yüzlü, neşe dolu, sımsıcak ablası yerine karamsar, soğuk ve depresif halini beğenmemişti. Uzun siyah saçları, utanınca kırmızıya dönen yanakları ve kiraz kırmızısı dudakları, hayata hep umutla bakan gözleri ve zayıf olsa da güzel görünen fiziği vardı Demet'in.

Şimdi ise karşısında gördüğü kısacık ve bir sinirle kesilmiş pırasa saçlar, halkalarla çevrilmiş gözler, içe çökmüş yanaklar ve zayıf bir beden... Gebeliği bile sahte gibi duruyordu. Bir çocuğun ilk çizimleri gibi, özensiz ve sıradandı.

Ortamda sadece Savaş'ın sesi çıkıyordu. Kendi kendine üç beş parça oyuncakla oynamaya çalışan çocuğun bile sesi kısıktı. Savaş ses çıkarmaya çekiniyordu. Herkesin sessiz ve tedirgin halini hissediyor ama nedenini bilemiyordu.

Siyah saçlı, korkusuz bakışlı, cesaretli ve zeki bir çocuk olan Savaş, annesine yakın oturduğu yerden dedesini ve dayısını izliyordu. Dedesi ve dayısı ile ilgili milyonlarca hikâye dinlemişti annesinden. Demet'in evine hiç gelmedikleri için Savaş onları tanımıyordu. Onları bir tehdit olarak algılıyor ve evin erkeği olarak annesini savunmaya hazır bekliyordu.

"Kızım planının üzerinden geçelim mi bir kez daha?" Ahmet Beyin ağzından dökülenlerle, herkes Ahmet Beye dönmüştü. Savaş oyun oynuyor gibi görünse de, pür dikkat dedesini dinliyor ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Demet ise onayla başını sallamış ve tüm detaylarını düşündüğü planını ailesine anlatmıştı.

Tüm konuşmalara şahit olan Savaş, kendisi ile ilgili planlanmış kısımları dahi anlamış ama neden kaçtıklarını anlamamıştı. Bu şehirden, babasından ve evlerinden neden kaçtıklarını anlamadığı halde sessiz kalmayı tercih etmişti.

Bu şehirde doğmuştu ama hiç bu şehri benimseyememişti. Herkes onlara düşman gibiydi. Kimse onunla oynamıyor ve yabancı gelin diye annesini dışlıyordu. Babasının başka bir evliliği ve çok sevdiği oğlu vardı. Hiçbir zaman sevgi görmediği babasının yanından gitmek, Savaş'a üzüntü bile vermiyordu.

Akşam olduğunda plana uygun davranıyorlardı. Fidan evine gitmiş Demet ve ailesi de yalnız kalmıştı. Barış yeğeni Savaş'la oyunlar oynuyor ve bağ kurmaya çalışıyordu. Dedesi Ahmet Bey ise torunu için at olmuş sırtında gezdiriyordu. Demet onları izlerken gülümsüyor ve karnındaki bebeğini de okşuyordu.

Gecenin artık ilerleyen saatlerinde Barış, Savaş'ı arka kapıdan çıkarmış ve arabaya saklamıştı. Saklambaç oynadıklarını söyledikleri yeğeni, her şeyi farkındaydı ama yine de belli etmiyordu. Saklanmaya çalıştığı yer arabanın ön ve arka koltuklarının arasıydı.

Demet sancısı varmış gibi bağırıyor babası ise ona destek oluyordu. Barış hızla odadan doğum çantasını çıkarmış ve odanın kapısında bırakmıştı. Demet ve babası yavaşça merdivene yaklaşırken Barış'ta aracı almak için kapıya çıkmıştı.

Kapıda iki korumadan birine doğum çantasını almasını söylemişti. Diğer korumaya da Savaş'ın odasının kapısında beklemesini emretmişti. "Savaş'ın kapısı kapalı ve sen sakın onu uyandırma. Ses duyarsan içeri gir ve ağlamaması için onun yanında ol!" diyerek göndermişti.

Korumanın biri hızla odanın kapısındaki bavulu almıştı. Demet ve babası ağır ağır merdivenden inerken yavaşlayarak arkalarından ilerliyordu. Barış ise yeğeni fark edilmemesi için kapıları açmış ve babasının yanında ablasına yardım etmişti.

Ahmet Bey ve Barış, Demet'i araca yerleştirirken, korumanında Savaş'ı görmediğinden emin oluyordu. Koruma bu sırada hızla bagaja bavulu yerleştiriyordu. Savaş'ı kimsenin görmediğinden emin olduklarında da araca binmek için ön kapıları açtılar. Mehmet ağanın aranmaması için telefonu kulağına dayadı.

"Mehmet hemen hastaneye gel. Demet'in sancısı tuttu. Sanırım erken doğuma giriyor!" diyerek telefonu kapatmış ve korumaya dönmüştü. "Bu kapıdan ayrılma sakın. Eve hırsız falan girmesin. Sabah kadın gelinceye kadar Savaş'ın kapısında diğer adam kalsın. Uyanırsa da içeri girmeyi ihmal etmesin ki ağlamasın!" diyerek arabaya bindi.

Hastaneye doğru ilerleyerek havaalanı yoluna doğru ilerlediler. İçinde korku yaşayan tek kişi Ahmet Beydi. Barış korkusuz biriydi. Sert ve korkusuz Barış'ın hiç kimseden korktuğu yoktu. Töre falan bilmezdi Barış. Bu yüzden de ne yeğenini ne de ablasını elinden alacak kimse yoktu.

Demet ise kaybettiği sevdiğini kalbine gömmesi altı ayını almıştı. Evlatları ve ailesi yanında olsun istiyordu. Dertten çökmüştü ama ailesinin yanında, evlatları için ayağa kalkacağına inanıyordu.

Ahmet Bey ise kızına ve yaşadıklarına üzülüyordu. Oğlu olduğu halde kuması olan tek kadındı Demet. Şimdi kimseye yakalanmadan İstanbul'a kızını ve torununu götürmek istiyordu. İstanbul'a gitseler kızını korurdu ama burada eli kolu bağlıydı.

Sonunda sağ salim bir şekilde havaalanına gelmiş ve kendileri için özel hazırladıkları uçakla İstanbul'a doğru yola çıkmışlardı. İstedikleri olmuş ve planları işlemişti. Demet'in aylardır ilmek ilmek işledikleri, bugün kendisini göstermişti.

Hüzünlü bir bakış attı son kez sevdiğinin şehrine. Gözünden bir damla yaş süzüldü. Son kez arkasını döndü ve ardından gelmesini istediği adamı aradı gözleri. Tam döneceği esnadaysa onu gördü...

***

Bölüm Sonu

Oy ve yorum ile destek olabilirsiniz.

Annemin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin