Heyooo ben geldim şekerlerim.
Yeni bir bölüm ile geldim.
Keyifli okumalaaarrr
~~~~~~~~~~~~~
Gözünden akan bilmem kaçıncı damlaydı mektubun üzerine düşen. Mehmet elinden alınan hayatına isyan etmek istiyordu ama yeterli değildi. Ne yapsa yetmeyecek ve ne yapsa az gelecekti.
Yerinden kalkarak tüm adamları toplamış ve hızla İstanbul'un yolunu tutmuştu. Arslanlı'lara ait her yere bakmıştı. Tabiri caizse ortalığı ayağa kaldırmış ama bir iz bile bulamamıştı. Küplere binerek Arslanlı ailesinin kapısında bitmişti.
Olay çıkararak rahatsızlık vermiş ama yine de sonuç alamamıştı. Her yere haber salmıştı. Arslanlı ailesinin her bireyinin adım adım izletiyor ve birinin sonunda Demet'le görüşmesini umuyordu.
Arslanlı'lar ne telefonla ne de yüz yüze, Demet ile görüşmüyordu. Onun selameti için uzak duruyor ama içten içe bulunmaması için dua ediyordu. Töre nedeniyle savaş ellerinden alınacak ve Demet'te öldürülecekti.
Bu süreç Demet'in doğumuna kadar sürmüştü. Demet'in evde doğum yapamayacağı anlaşıldığında, soluğu hastanede almıştı Arslanlı ailesi. Mehmet'in buldukları gibi Mardin'den kalkıp geldiğinde karşılaştığı sonuç ise şaşırtıcıydı.
Karısının gebeliğinden bile haberi yoktu. Yanından gittikten iki ay sonra doğum yapan Demet'in kucağında tuttuğu ise Mehmet ağanın yıllarca beklediği kız bebeğiydi. Dünyalar Mehmet ağanın olmuştu. Demet'in kucağından aldığı bebeğin kokusunu içine çekmek için, burnunu boyun girintisine gömmüştü.
Demet onların bu haliyle bile umuda düşebilirdi. Demet için umudun adı her zaman Mehmet'ti. Kızının ismini o gün koymuştu Mehmet ağa. Kendisi için değerli, özel ve mücevher gibi gördüğü kızına Zeynep ismini vermişti.
Mehmet ağa Demet'le konuşmak istediği, içeri giren doktor ve Arslanlı ailesiyle kesilmişti. Arslanlı ailesi merakla doktora bakarken, doktorun ise yüzünde telaş vardı. Hemşire birkaç soru soruyor, Demet ise yanıtlıyordu. Kendisinden biraz daha kan alınmış ve tetkik için laboratuvara gönderilmişti.
Soruların ardı kesilmediği için herkes daha da korkuyordu. Artık doktor için açıklama yapma vaktiydi ve bu açıklama bütün herkesi yerle bir edecek kadar kötü ve ağırdı.
"Öncelikle biz doğumdan sonra kan tetkiki kontrolü yapıyoruz. Demet Hanımdan da şüphe etmiştik. Demet Hanım kanser ama tetkik sonuçları geldiğinde, hangi evrede olduğunu öğreneceğiz."
Ahmet Bey yıkılmıştı. Kızı, canının bir parçası kanserdi. Küçücük bir bebek dünyaya getiren kızı, kanserdi... Tutunduğu yatağın kenarına oturmuş ve gözlerini kızına dikmişti. Hande Hanım ise ağlıyor ve kızına sarılıyordu.
Kendine sarılan annesini gözü görmüyordu. Bir bez bebek gibi, sabit bir yere bakıyordu. Gözünden bir damla yaş yere yuvarlanmış ve ardından geleceklere ön ayak olmuştu. Demet evlatlarına doyamamış ve bir aşkın uğruna kanser olmuştu.
Küçük bir bebeği vardı ve ölüm onu bulmamalıydı. Daha gençti! Erkendi... Çok erken! Hayat acımasızca üzerine geliyordu ama Demet'in asla dayanacak gücü yoktu. Gözü ailesine ve kocasına kaydı. Ziyan olan ömrüne, boşa geçen günlerine baktı.
Barış ise ilk şoku atlattığında, Mehmet'e saldırmak istemişti. Kimsenin tutmadığı Barış, Mehmet'in gözüne yumruk atmış ve yere sermişti. Mehmet'in kolunu kaldıracak mecali yoktu. Kafasında bir tek söz dönüyordu...
Kanser!
Demet... Demet'i kanser olmuştu. Bir bebeği olduğunu bile hastanede öğrenmişti. Karısını ne hale getirdiğini işte o an anladı Mehmet ağa. Hamile haliyle ailesinden gördüğü eziyete bile katlanan kadın, kuma istememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Annemin Hikayesi
Non-FictionKız gördü adamı içi sızladı... Adam gördü kızı yüreği yandı... "Evime hoş geldin hanımağam. Umarım bu bir sürecin başlangıcı olur. Umarım bu evde hep mutlu olursun. Benimle yaşar, yaşlanırsın. Umarım bu konakta seninle çocuklarımızın kahkahalarını...