Kuşların Feryatlarına

17 2 14
                                    

Ertesi gün yeniden kılıç eğitimi için uyandığımda kesin bir karara varmıştım. Bu benim bir insana son muhtaç kalışım olacaktı. Kendimi şartlayacağım son şey hatta. Saçlarımı bir toka ile topuz şeklinde bağladım ve kendime gelebilmek için yüzüme biraz soğuk su çarptım. Hava sabahın erken saatleri olduğu için soğuktu ama sorun olmuyordu. Bana oldukça tuhaf bir canlılık bahşediyordu çünkü soğuk. Hala bir canlılık belirtisi gösterebileceğimi kanıtlıyordu. Aiber'in Aren ile birlikte kaldığı oda evin kahvaltı yaptığımız ön bahçesine bakıyordu. Bu nedenle ben arkada antrenman yaparken Aiber hala uyuyor oluyordu.

Dışarıda ağaçların üzerindeki kuşların sabah cıvıltıları bana arka bahçedeki eğitim alanı diyebileceğim yere giderken de eşlik ediyordu. İnsanın kulağına ne kadar tatlı gelse de aslında tüm bu cıvıltıların sebebi onların kısa, ama dolu hayatlarıydı. Belki de nereden yemek bulacakları hakkında dertlenmişlerdir, aslında hoş duran bu cıvıltılar da onların acı dolu feryatlarıydı. Belki ama. Bazısı sadece sabahı selamlamak istiyor da olabilir. Belki de yavrularıdır bu mutluluğun sebebi. Konuşabilseler ne derlerdi kim bilir. Kafamı ağaçlardan çekip biraz daha bulunduğum durumu analiz etmeye koyuldum.

Aiber bana meleklerin dinlenmeye, yemek yemeye yahut içmeye ihtiyaçları olmadığını söylemişti. Çelişki dolu bir durumun içinde olduğumu hissettim. Kafamda iki tane soru yankılandı birden. Dün akşam yere attığım tahta kılıcı aldım ve Boris'in gösterdiği şeklide durup savurmaya çalışırken bir yandan da düşündüm. Birinci sorumuz: eğer uyuma gibi ihtiyaçları yoksa onu bulduğum gün neden baygındı. İkinci sorum ise hafızasını kaybetmiş olmasına rağmen nasıl bana uyku gibi şeylere ihtiyacı olmadığını deneyimleyerek değil de, zaten biliyormuş gibi söyleyebilmişti. Melekler yalan söyleyebilir miydi? Kılıcımı bir kavis oluşturur gibi savurduğum esnada Boris'in yaptığı yorumu hatırladım. Onu vurmak için değil, kesmek için savurmam gerekiyordu.

Bu noktada benim bütün sorularımın cevabına ulaşmama en çok yardım edecek o noktayı atladığımı fark ettim. Aiber'in melek olması, benim karar verdiğim bir şeydi. Babamın getirdiği o kitaplardaki resimlerdeki melek tasvirlerine benziyordu çünkü. bir süre yaptığım kılıç hareketini bırakıp o kitaptaki resmi hatırlamaya çalıştım. Elinde lir tutan bir melek figürü belirdi gözümün önünde. Türlü türlü çiçeklerin olduğu bir bahçede kucağındaki beyaz kumaşa sarılmış bebeği uyutmaya çalışıyordu. Arkasında birkaç tane melek ellerindeki aletleri kullanarak müzik yapıyorlar ve bebeği eğlendirmeye çalışıyorlardı.

Ancak resimdeki melekler kadındı. Bunun sadece bir rastlantı olduğunu düşünmek istedim. Aiber'i gördüğüm zaman ona ne olduğunu sormak istiyordum. Krizantların anlatılarındaki meler Aiber'e daha çok benziyordu.

"Gerçekten bu saatte çalışacak mısın?" Soruyu bana yönelten kişi Boris'ti. Omuzuna bir saman balyası atmış, ahırdaki hayvanlarını beslemek için oraya doğru gidiyordu. Bir elini esnemesi kapatmak için ağzına götürdü. "Yani, seni tutmayacağım. Ama robot gibi sadece kolunu oynatıyorsun. Tüm vücudun yaptığın eylemle senkronize olmalı." Gerçekten buraya geleli üç saniye bile olmamıştı ancak o yaptığım hareketteki hatayı hemencecik anlayabilmişti. Gerçekten kimdi bu adam? "Kahvaltıdan sonra yanına gelirim." dedi ve ahıra girdi. O sırada yaptığım harekete tekrardan odaklanmaya çalıştım. Ahırdan çıktıktan sonra sanki fikrini değiştirmiş gibi yeniden benimle konuştu.

"Baksana. Hazır sen de uyanıksın, kahvaltıyı hazırlamamda bana yardım edebilir misin?"

"Tabii ki."

"Güzel, mutfakta birkaç yumurta ve un olacak. Sana bırakıyorum." Dedi ve tekrar içeriye gitti. Kılıcımı yere bırakıp mutfağa doğru gittim. Genişçe bir kap ve çırpma teli alıp masanın üzerine koydum. Bir süre tezgahın üzerindeki malzemelerle bakıştıktan sonra karar vermiştim. Ne pişirmem gerektiğine bir türlü karar veremediğime karar vermiştim. Birkaç adım geriye doğru yürüyerek, birkaç adım da geçmişe doğru yürüyerek kendimi yokladım. Eskiden yemeyi sevdiğim bir yemek olmalıydı. Bu kez burnuma lezzetli bir koku gelmişti. Hayal meyal hatırlamama karşın bazı kısımları doğaçlama yaparak istediğim sonucu elde etmeye çabalayacaktım. Kasenin içine iki tane yumurta kırdım. İçeriden süpürge çıkartan Boris'e doğru seslendim.

Kayıp YıldızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin