24.Bölüm: Veda

12.3K 576 78
                                    

Ve ve vee,kapağımız değiştiii! Ben çokça beğendim, sizin de beğeneceğinizi umuyorum canlar. Kapağın yapımı ZehrBlt 'a aittir, ona bir kez daha teşekkür ederim:')

Sanırım fazlasıyla gecikmiş olan bu bölüm, özleminizi biraz olsun giderecek. Ben çok özledim sizleri! Oy ve yorumlarınızı bekliyorum:')

1 Hafta Sonra

Uzun zamandan sonra programa uyarak hazırladığım okul çantamı omzuma takıp odadan çıktığımda burnuma mükemmel kokular çarpmaya başlamıştı.

Çıplak ayaklarımla,zeminin soğukluğunu hissetmek istercesine yürüyerek merdivenlerden indim.Geçen hafta başıma gelen, bacaklarımın hissizliği durumu beni gerçekten çok korkutmuştu.Bacaklarım birkaç saat sonra iyileşmişti ama bacaklarımı hissedemediğim o birkaç saat bana ölüm gibi gelmişti.Yürüyememek,hayattaki en kötü şeylerin başında geliyor olmalıydı.

Son merdiveni de zıplayarak inip çantamı yere bıraktım, mutfağa girdiğimde direkt olarak arkası dönük olan annemin boynuna sarılarak yanağından öpmüştüm."Günaydın."

Gülümseyerek yüzünü bana doğru dönmeye çalıştığında bir kez daha kokusunu içime çekerek öptüm.Sanırım bu şey en özlediğim şeylerin başını çekiyordu."Günaydın Prensesim."

Prenses kelimesi yerine Porselen duymak istediğimde kendi kendime bir afallama yaşadım. Porselen. Ben bu lakabı ne ara sevmeye başlamıştım? Neyse diyerek gülümsedim ve kollarımı annemden çekerek musluğun üstündeki domates tabağını alarak masaya döndüm.Masaya dönmemle masadaki güzel şeyler gözlerimi büyütmeme yol açarken istemsizce,"Vov."diye mırıldandım.Annem ve Dicle yokken, yemek yemeyi unutmuştum ve şimdi hepsini bir arada görmek rüya gibi gelmişti.Ve şuan kendimi tam anlamıyla kurt gibi aç hissediyordum.

Tabağı masaya koyup sandalyeye oturduğumda, annem de çayını ve meyve suyumu alarak karşıma oturmuştu.

Çayından bir yudum alırken,"Dicle'yi daha sonra uyandıracağım,"dedi."Okul saatine daha varken, biraz uyusun.Zaten dün yorulmuştu, bu saatte kalkabileceğini sanmıyorum."

Çatalıma bir domates takarken gülümsedim ve kafa salladım."Bugün cafeye mi gideceksin?"

Patates kızartmasını çiğneyip yutarken kafasını sallamıştı."Bu kadar mola yeter,"diyerek gülümsedi."Tüm her şey Özgür'ün başına kaldı.Yardımına yetişsem iyi olacak."

Bugün annemin eve gelişinin beşinci günüydü.Dicle'nin kurtulmasından iki gün sonra, Soner yine bir şeyler zırvalayarak bizi evden çıkarmıştı.Bunu nasıl akıl etmişti bilmiyordum ama, Dicle'nin annemi karakolda görmemesi için, annemi bizden önce karakoldan çıkararak bizi bir restaurantta buluşturmuştu. Bu durum garibime gitse de umursamayı reddederek ilk yaptığım şey annemin boynuna atlayarak gözyaşı dökmek olmuştu.

Annem,"Güneş?"dediğinde anılarımdan sıyrılırken, meyvesuyumdan bir yudum alarak ona baktım."Geçen haftaki çocuğu soruyorum. İlk kez gördüm."

"Hangi çocuk?"diyerek şaşırmış gibi yaparken kafamın içindeki tüm sesler Soner Yalçın diye bağırıyordu.

"Soner'di sanırım?"dediğinde kendimi gelebilecek her soruya karşı hazırlamaya çalıştım. Beş günümüz tamamen özlem gidermekle geçtiği için sorulara zaman kalmamıştı. Ama şimdi ikimizin yalnız olduğu bir zaman dilimindeydik ve bazı şeylere açıklık getirmek isteyecekti, haklı olarak.

"Hıı,"dedim durumu yeni çakmış gibi davranırken."Evet. Soner."

"Arkadaşlarının çoğunu biliyorum. Onu ilk kez gördüm,"dedi çayından bir yudum alırken."Nereden arkadaşsınız?"

Güneşin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin