Saçlarımı elimle toplayarak geriye attım ve elimi yanaklarıma bastırarak derin bir nefes aldım.Korktuğumda kızaran yanaklarım yine iş başındaydı.Öğle arasının bitmesine beş dakika gibi bir süre kalmıştı.Dakikalar geçtikçe karnıma oturan ağrı şiddetleniyor ve ellerim daha da buz kesiyordu.
Bodruma gitmek korkutucu geliyordu.Çağatay'ı oyalayamamaktan korkuyordum ama oyalamam gerekiyordu.Sonerlerin bodruma gelecek olması benim için büyük bir şanstı.Durum böyleyken bodruma gitmemek aptallık olurdu.Gitmezsem kolyemi alamayacaktım ve bunu istemiyordum.Bodruma gidecektim,başka seçenek yoktu.
Musluğu açarak yüzüme birkaç kez su çarpıttım ve daha sonra havlu peçeteyle yüzümü kurulayıp peçeteyi çöp kutusuna attım.
Tuvaletten çıktıktan sonra sınıfa giderek sıranın üzerindeki kitaplarımı çantamın içine atmıştım.Çantamı omzuma aldığımda Yelda sınıfa giriyordu.Yanıma ulaştığında,''İki derse de girmiyorum.''dedim.
Sıraya oturarak kaşlarını kaldırdı.''Neden? Soner altıncı ders demişti.''
''Evet ama zaten yarım gün yok sayılacağım.Derse girmemek en mantıklısı.''
''Ben de girmezdim ama annemlere haber gidiyor,biliyorsun.''
Kafa salladıktan sonra,''Sorun değil.''dedim.Yelda dersi asacak olsaydı Çağatay'ın yanına gitmem zorlaşırdı.Bu yüzden derse girmesi işime geliyordu.''Neyse,ben kaçtım.Sonra görüşürüz.''
Sınıftan çıkarken öğle arasının bittiğini haber veren zil çalıyordu.Kalp atışlarımı kulaklarımda hissederken karnıma vuran sancının olduğu yere elimi bastırdım.Sakin olmalıydım,bir şey olacağı yoktu.Sadece yirmi dakika kadar Çağatay'ı oyalamam gerekiyordu.Çok zor olmamalıydı.
En alt kata geldiğimde kantine girerek bir çikolata aldım.Stresli olduğumda iyi geliyordu.Paketi açarak masalardan birine oturdum ve bir ısırık aldım.İçimdeki stres çikolatayı mideme kabul etmiyordu ama kendimi zorlayarak çikolatadan iki ısırık daha aldım.Eğer bodruma biraz geç gidersem zaman kazanırdım.Bu sebeple çikolatayı yavaş yemeye çalışıyordum ama bu stresliyken pek mümkün olmuyordu.Ayaklarımdan yukarıya doğru soğuk bir yanma hissi vurmaya başlamıştı.Sanki üzerime tonlarca yük yığılmıştı ve sandalyeden kalkamayacakmışım gibi hissediyordum.
Kantinin ve koridorun iyice boşalması içimdeki stresi kuvvetlendirirken oturduğum yerden kalktım ve henüz bitirmediğim çikolatayı ilerideki çöp kutusunun içine attım.Derin bir nefes alarak elimi saçlarımdan geçirdikten sonra kantinden çıktım ve yavaşça koridorun sonuna ilerlemeye başladım.Korkunun ecele faydası yoktu.Ne kadar kaçsam da sonuç olarak oraya gidecektim.
Bodruma inen merdivenlere geldiğimde bacaklarımdaki soğuk yanma hissi kuvvetlenmişti.Duraksayıp gözlerimi yumdum.Merdivenleri inmeye başladığım andan itibaren korkumu üzerimden atmalıydım.Korkmam Çağatay'a artı puan kazandırmaktan başka bir şey yapmazdı.Korktuğumda bu sesime yansıyordu ve korkumu belli etmek istediğim en son şey bile değildi.Çağatay'ın korkumu kullanmasına izin veremezdim.
Gözlerimi açarak derin bir nefes alırken etrafı kontrol ettikten sonra yavaşça merdivenleri inmeye başladım.Her indiğim basamak karnıma saplanan ağrıyı şiddetlendirsede bunu umursamayarak adımlarımı daha kuvvetli bastım.Merdivenleri indiğimde karanlık koridora göz atmıştım.Uzaktan top sektirme sesi geliyordu.Kaşlarım sorarcasına çatılırken yavaşça koridorun sonundaki spor salonuna doğru ilerledim.
Spor salonundan içeriye girdiğimde Çağatay elindeki basketbol topunu potadan geçiriyordu.Bir nefes alarak omzumdaki çantamı yavaşça yere bıraktım.Gözlerimiz buluştuğunda gözlerini çekti ve eline aldığı topu tekrardan potanın içinden geçirdi.Alnındaki teri silerken,''Çekingen kızımız gelmiş.''dedi gülerek.Kaşlarımı çatmamak için kendimi zorlarken,''Ne istiyorsan söyle.''dedim düz bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşin Gölgesi
ActionDüzenlenmiş bir oyun. Kurulan planlar. Kurtarılması gereken bir aile. Ödenmesi gereken bir bedel. Yolunda gitmeyen şeyler. Yıkılan kurallar. Ve,en önemlisi...Hissedilmemesi gereken duygular.