Bir barda ne giyilir?
Dolabımın karşısında ellerimi göğsümde kavuşturup dizimi titretirken yaklaşık on dakikadır bu soruyu içimden tekrarlıyordum.Ah,ne giyebilirdim hiçbir fikrim yoktu.Aslında bana kalsa kot pantolon ve tişört benim için yeterliydi ama kot pantolonla insanların garip bakışlarına maruz kalmak istemezdim.Evet,barda kot pantolon giyemeyeceğimi anlamış bulunmaktaydım ama ne giyebileceğimi hala daha bilmiyordum.
Gözüm bir akrabamızın kına gecesi için aldığım siyah elbiseye takılıp duruyordu.Giysem çok mu abartı olurdu? Aslında elbise abartılı değildi,sadece ben elbise giydiğimde kendimi garip hissediyordum.Dizlerimden iki karış yukarıda,kesimi fazla olmasa da dar ve de sade bir elbiseydi.Elbiseyi askıdan alarak aynanın karşısına geçtim ve üzerime tuttum.Evet,şimdilik en mantıklı kıyafet bu geliyordu bana.
Elbiseyi hızla üzerime geçirdikten sonra telefonu elime alarak mesajlara girdim ve öylece bekledim.Gitmeli miydim? İlk kez akşamın,hatta gecenin,bir vakti dışarıda olacaktım ve bu şey bana uzaktı.Ayrıca,tanımadığım insanlarla takılmaktan hoşlanmıyordum.Tamam belki okuldan tanıdığım birkaç kız ve onun dışında Enes ve yakın arkadaşı Mert de olacaktı ama yine de kararsızdım.Enes normal şartlarda bu saatte dışarıya çıkmama asla izin vermezdi ama şuan normal şartlarda değildik ve kızıp kızmayacağını bilmiyordum.Ama gitmezsem de,Enes'in peşinde birçok kız vardı ve gece boyunca ne olup bitiyor diye kendimi yemekten başka bir şey yapmayacaktım.Enes'e güveniyordum ama sinirlendiği zamanlarda ne yapacağı belli olmuyordu.
Telefonun ekranını açıp hızla Tuğra'nın numarasına tıkladım ve titreyen parmaklarımla mesajı yazıp yolladım.
''Eğer hala daha kabul ediyorsan,gelme kararı aldım.Gideceğiniz yerin adresini verebilir misin?''
Telefon elimde odanın içini turlarken beynimdeki düşünceler sıkıntıyla tırnaklarını kemiriyordu.Ellerim buz kesmişti,titriyordum.Biraz sonra gelen mesaj sesiyle derin nefesler alarak vakit kaybetmeden mesajı açtım.
''Evini tarif et,ben seni alırım.Bu saatte tek başına gelemezsin.''
Mesajı gözlerimi kırpıştırarak okumuştum.Tuğra'yla henüz bugün tanışmıştık ve bu saatte tek başıma gelmemem gerektiğini söylüyordu.Çoğu erkek bunu önemsemezdi ama Enes ve de sanırım Tuğra bu grubun dışındaydılar.
İtiraz tarzında bir mesaj yolladığımda gelen mesaj yine itiraz üzerineydi.Sonuç olarak,aslında evimin adresini vermeyi istemesemde,vermek durumunda kalmıştım.Saçlarımı düzelttikten sonra on dakika kadar oyalanarak montumu üzerime geçirdim ve aşağıya indim.Dışarıya çıktığımda Tuğra'yı son model bir arabanın içinde görmeyi tabikide beklemiyordum.Şaşkınlıkla ona bakarken kendime kızararak afallamış Güneş'i kendimden uzaklaştırdım ve tereddüt etsem de ön koltuğa oturdum.
''Aldığın için teşekkürler,''dedim gülümseyerek,ya da gülümsemeye çalışarak.
Küçük bir ıslık çaldıktan sonra,''İyiki de almışım,''diye mırıldandı.''Bu güzellikle bu saatte tek gelseydin...Gelemezdin.''
Yanaklarımın yandığını hissettim ve diyecek bir şey bulamayınca hafif bir tebessüm yolladım.
Ana yolda normal süratle ilerlerken sessizliği sevmediğim için Ankara'daki hayatından bahsetmesini istedim.Arkadaşlarından ve özellikle takımından bahsederken sesini özlem sarmalamıştı.O farkında değildi belki ama Ankara'yı özlediği,özleyeceği belli oluyordu.
''Biraz da sen anlat bakalım,kötü bir dönemdeyim diyordun.''Bir an gözlerim yüzünü buldu ve sonra tekrar yola dönerek arkama iyice yaslandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşin Gölgesi
AksiDüzenlenmiş bir oyun. Kurulan planlar. Kurtarılması gereken bir aile. Ödenmesi gereken bir bedel. Yolunda gitmeyen şeyler. Yıkılan kurallar. Ve,en önemlisi...Hissedilmemesi gereken duygular.