Fazla sıkıcı bir bölüm oldu sanırım.Bölümün içeriğiyle de alakalı olarak ne kadar çabalasam da hareketlendiremedim ve yazımım da kötü oldu.Diğer bölümlere saklayın kendinizi:) Gelen oy ve yorumlar için çok çok teşekkürleer.
Altımdaki soğuk beton dizlerimi acıtıyordu.İç çekerek ağzımdan hıçkırıkları dökerken eskisine oranla hıçkırıklarım artmıştı.Ellerimle saç diplerimi kavradım.Etrafımızdaki kişiler silinmiş ve sadece küçük beden ve ben kalmıştık.Polisler yoktu,Soner yoktu sadece küçük beden ve ben.
İnce kaşları,gözleri,küçük burnu ve küçük ağzı...O kadar masum,o kadar masumdu ki...Cansız yüzünde değişik bir güzellik vardı.Sanki,gerçekte de güzeldi ama şimdi daha farklıydı,daha güzeldi,daha masum duruyordu.Ölüm güzelliği denen şey bu mu oluyordu?
Karşımda duran küçük bedeni gülerken hayal etmeye çalıştım.Gülerken,gözlerini kırpıştırırken,kaşlarını çatarken,el çırparken,yürürken,koşarken,konuşurken...Tatlı sesi? Karnının acıktığını söylerken,annesinden ya da babasından sevdiği bir şeyi isterken,birilerine sorular sorarken...
Daha çok erken değil miydi? Altı yıl...Sadece altı yıl yaşamıştı.Daha hayatın o kadar başındaydı ki.Hatta daha hayata başlayamamıştı neredeyse.Daha birçok oyunlar oynayacaktı,ilkokula başlayacaktı,arkadaşları olacaktı,ders çalışacaktı.Ortaokul,lise,üniversite...Sınavlara girecekti,hayatın zorluklarına karşı ayakta durabilmeyi öğrenecekti,belki sevdiği biri olacaktı,hayaller kuracaktı.Daha birçok,yaşayacağı birçok şey vardı.Erkendi,çok erken.
Annesi ve babası...Ah! Şimdi ne yapacaktı ailesi? Hissedecekleri duygular,içlerinde oluşacak olan boşluk,ne yapacaklarını bilememe,bu küçük kızın artık onlarla olmayacağına inanamama,kabullenememe.Yaşayacakları yıkım.Nasıl toparlanacaklardı,bu küçük kız olmadan nasıl yaşayabileceklerdi?
Küçük bedenin sahibi Dicle değildi,sevinmem gerekmiyor muydu? Sevinemiyordum,olmuyordu.
Soğuk ellerini tutmak istiyordum,tutmak ve avuçlarımın içine alarak ısıtmaya çalışmak.Saçlarını okşamak istiyordum;hadi güzelim uyan artık,ailen çok üzülür,demek...Sahi ailesi neredeydi? Bu küçük kızın onlarla olması gerekmiyor muydu? Ne işi vardı ki gecenin bir vakti burada küçücük haliyle tek başına?
Omzumda bir el ve kulağımda bir ses hissettim.Ama sadece hissettim.Sesin ne dediğini anlayamamıştım.Ses yakındı ama sanki çok uzaktan geliyordu.Omzumda hissettiğim el koltukaltlarıma kaydı ve oraya yerleşti.Yavaşça dizlerimin üzerine çıkarılırken Soner'in sesini duyar gibi olmuştum.''Hayır.O değil.'' Polislere söylemişti.O Dicle'yi nereden biliyordu ki? Daha önce görmemişti,fotoğrafını gösterip göstermediğimi anımsayamıyordum.Belki de davranışlarımdan anlamıştı ama sanmıyordum.Nasıl anlayabilirdi ki? Eskisinden daha çok ağlıyordum,anlayamazdı.
''Soner,çok üşüyor mudur?''Yine uzaktan ama çok daha yakından gelen bir sesti.Tanıdıktı ama bir o kadar da yabancıydı.Bendim,benim sesimdi.Hiç benzemiyordu ama benim sesimdi işte.Sesimi neden tanıyamıyordum ki?''Lütfen poşeti kapatın,yüzü çok ıslandı.''
Kollarımda hissettiğim kollar beni daha da titretmeye başlamıştı.Kendimi şuanda o kadar boşlukta hissediyordum ki.''Üşümüyor,''diye fısıldadı sıcak bir nefes.''Üşümüyor ve o şuan çok mutlu.Yüzündeki tebessümü görebiliyor musun?'' Karnım hıçkırıklarımdan dolayı kasılırken kelimeleri beynime oturtmaya çalıştım.Tebessüm.Küçük kızın yüzündeki tebessüm.Poşet yavaşça kapatılırken gözlerim küçük dudakları buldu.Gerçekten tebessüm müydü? Öyle gibiydi.Sanki dudakları hafifçe kıvrılmıştı.Evet,tebessüm ediyordu.Üzülmesi gerekmez miydi? Yanında artık ailesi olmayacaktı,arkadaşları olmayacaktı.Üzülmeliydi ama mutluydu.Poşet tamamen kapatılmadan önce gördüğüm tebessüm bedenimdeki buz kütlelerinin üzerine sıcak bir su dökerek buzları biraz da olsa eritmiş gibiydi.Yüzündeki tebessüm sanki içimi ısıtmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşin Gölgesi
ActionDüzenlenmiş bir oyun. Kurulan planlar. Kurtarılması gereken bir aile. Ödenmesi gereken bir bedel. Yolunda gitmeyen şeyler. Yıkılan kurallar. Ve,en önemlisi...Hissedilmemesi gereken duygular.