1.4

149 12 16
                                    

Hissettiği kıpırtılarla bakışlarını siyah ekrandan çekip koltukta iki büklüm uyuyan Barış'a çevirdi. Başını Fırat'ın omzuna gömmüş bacaklarını kendine çekmiş mışıl mışıl uyuyordu.

Gördüğü manzara yüzünden ısıra ısıra yemek istiyordu adamı. Barış'a iyice yanaşıp ona yaslanarak uyumak istedi ama bu pozisyonda Barış'ın belinin ağrıyacağı aklına gelince hızla vazgeçti bu fikrinden.

Uyandırmamaya dikkat ederek yerinden doğrulup yavaşça kucağına aldı. Odalarına doğru ilerlerken göğsüne daha çok sindiğini görünce dudakları yukarı kıvrıldı.

Yatağa narince bırakıp üzerine pikeyi örttü. Saatin gece yarısını çoktan geride bıraktığını gördü. Uyuması gerekiyordu.

Komodinin üzerindeki ilaçlara kısa bir bakış atıp omzunu silkerek Barış'ın yanına uzandı. Burnunu omzuna yaslayıp gözlerini kapattı. Ona ilaçlar değil Barış iyi geliyordu.

~

Yataktaki sıcaklığın yerini boşluk kaplayınca huzursuzca yerinde kıprandı Barış.

Bu yatağın sol yanı hep sıcak kalmalıydı.

Gözlerini acımasızca ovalarken ayaklarını yataktan sarkıttı. Dün gece izledikleri filmden sonra uyuya kaldığını hatırlıyordu. Yatakta uyandığına göre Fırat taşımış olmalıydı.

İstemsizce sırıtmasına neden oldu aklından geçenler.

Aşağıdan tıkırtı sesleri duyunca kaşları çatıldı. Yataktan kalkıp hızlanan kalp atışlarını duymazdan gelmeye çalıştı. Eve biri girmiş olabilir miydi?

Etrafa kısaca göz gezdirdi. Kendini koruyacağı bi eşya bulması gerekiyordu. Komodinin üzerinde bulunan küçük vazoyu eline aldı ve Fıratın ona bıraktığı telefonu avuçlarının içinde sıkıp ses çıkarmamaya özen göstererek kapıdan çıktı.

Bi ses daha duyunca kendini geri çekerek duvara sindi, mutfaktan gelmişti. Uzun zaman sonra vücuduna yüklenen adrenalin ona ağır gelirken kendini dizginlemeye çalıştı. Nefesini tutmuş bir şekilde ve alnında boncuk boncuk dökülen terlerle bekledi.

Cesaretini toplayıp mutfağa yaklaştı ve vazoyu eliyle kaldırıp içeri daldı. Aynı anda karşısındaki adam da silaha sarılınca Barış kaldırdığı vazoyla kalakaldı.

Sorun yok o Fırat'tı.

Fırat kaşlarını çatmış bi biçimde ona bakarken Barış tuttuğu nefesi verdi.

"Ödüm koptu n'apıyorsun!" diye çıkıştı. Fırat'ın kaşları mümkünmüş gibi daha çok çatıldı. Elindeki silahı indirip beline yerleştirdi.

"Asıl sen ne yapıyorsun? O vazoyla mı koruyacaksın kendini?" Barış elinde tuttuğu vazoya kısa bir bakış attı.

"Ne yapayım tanımadığım kişinin üzerine mi atlayayım?" Yerinde homurdandı. "Ayrıca senin ne işin var burada gitmeyecek miydin?" Fırat derin bir nefes aldı ve su doldurduğu bardağı dudaklarına götürdü. Barış bi bardağı kıskandı o esnada.

"Artık bi işim yok." dedi elindeki şu bardağına bakarken. Barış'ın gözleri şokla açıldı. Kapı pervazından ayrılıp hızla yanına gitti.

"Ne demek bi işim yok, bi şey mi oldu?" Endişeyle yüzüne baktı. Fırat daldığı bardağı bi kenara koyup Barış'ın kollarından tuttu.

"Şüpheler üzerime çekilmişti. Başsavcının gözüne çok batıyordum. İstifamı verdim." Barış duyduğu şeyle ağzını hafif araladı bi kaç saniye ne diyeceğini bilemeden Fırat'ın yüzüne baktı. Kelimeler doğru yolu bulunca konuşmaya başladı.

LAST DANCE || FIRBARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin