Fırat üstünde hissettiği ağırlık ile gözünü açtı yeni güne. Barış kafasını omzuna koymuş, çok tatlı bir şekilde uyuyordu. Fırat hareket etmeden bi kaç saniye bekledi, göz ucuyla adama baktı. Eli istemsiz olarak yanaklarına gitti ufak sayılacak bir şekilde okşadı. Dün onun için yaptıkları aklına gelince tekrar içinde bi şeyler kıpranmaya başladı dün çok güzel geçmişti onun için. Barış yüzündeki sıcaklıkta hemen uykusundan uyandı ve yüzünü geri çekip Fırat'ın omzundan kalktı.
"Günaydın." dedi soğuk bi sesle, Fırat tavrına şaşırmadan edemedi. Barış başını eğmişti yüzüne bakmıyordu.
"Bana bak Barış." sesi otoriter çıkmıştı. Barış omuz silkti. Kafasını kaldırdı fakat gözlerine bakmadı, kendine verdiği sözü ezip geçerdi yoksa.
Barış dün uyumayıp tüm gece içindeki durumu düşünüp durdu. Aklına sürekli Savaş'ın sözleri geliyordu. "O sana iyi davranarak kandırıyor seni, hâlâ ona mı güveniyorsun!/ Sevdiğin herkes ölüme mahkum." İnanmak istemese durum bundan ibaretti. Bi karar aldı ondan uzak duracaktı. Ne kadar aynı evde hatta aynı odada kalsalar da. Böyle yaparak Fırat'ın gerçek duygularını da öğrenirdi belki. Boş yere umutlanmak istemiyordu, dertleri boyunu aşmıştı zaten.
Fırat tavrının neden bi anda değiştiğine anlam verememişti. Yüzüne baktı uzunca, gözleri kızarık gibiydi.
"Ne oldu gene ya? Bıktım bu tavırlarından." sesi gerçekten bıkkın çıkmıştı. Barış sinirlerinin gerildiğini hissediyordu.
Ayağa kalkmak için öne atıldı fakat cebinde bi şey unutmuştu. Bıçak aniden bacağına batınca ağzından inilti çıkmıştı. Kendi elleriyle kendini ateşe atmıştı resmen. Fırat gözlerini kısarak bacağına baktı. Barış ise küfür savurdu kendine. Fırat büyük adımlar atarak yanına geliyordu Barış da geri geri gidiyordu en son bedeni duvara değince durmak zorunda kaldı.
"Bacağım uyuşmuştu kalkınca acıdı." Fırat dişlerini sıkarak gülümsedi, korkunç gözüküyordu.
"Ben sana bir şey sormadım." dedi dişlerini hâlâ sıkarken. İyice dibine girdi ve gözlerini Barış'tan ayırmadan ellerini cebine uzattı. Barış kalbinin ağzında attığını hissediyordu. Fırat cebinden bıçağı yavaşça çıkardı. Bir eliyle Barış'ı daha çok duvara dayarken diğer eliyle bıçağı kaldırmış Barış'a tutuyordu. Gözlerinde saf öfke vardı.
"Bu ne Barış?" dedi sesi boğuk ve derin çıkmıştı. Barış nefesini tutmaya başladı. Nasıl böyle bir salaklık yaptım dedi içinden. Fırat'ı tanımasa tam şu an boğazını keseceğini düşünürdü, o kadar sinirliydi ki.
"Sana bir soru sordum, n'apacaktın bununla!? Cevap ver bana!" Barış Fırat'ın sesinin hiç bu kadar yüksek çıktığını hatırlamıyordu. Korkusunu baskılamak istiyordu ama mümkün değildi.
"Yeter be! N'apacaksam yapacaktım, sana ne bundan." Barış aniden gelen cesaretle o da sesini yükseltmişti. Elleri hâlâ omzunun üzerindeydi gitmek için hamle yaptığında Fırat daha sert bir şekilde duvara itti.
"Sen var ya sen gördüğüm en aşağılık insansın..." dedi Fırat yakalarını tutarak. Sinirden gözleri seğriyordu. "Nefret ediyorum senden! Ben de gerçekten benim için bi şey yaptığını falan düşündüm. Sana iki dakika sırtımı dönmeye gelmiyorsun."
"Dönme o zaman bana sırtını falan! Neyini abartıyorsun bunun? Kaçtım mı seni mi öldürdüm ne bu öfke!?" bütün gücünü toplayarak itmişti Fırat'ı.
Gözleri dolmaya başlamıştı Barış'ın. Yine yüzüne yüzüne ondan nefret ettiğini söylemişti. Kalbi acıyordu artık. Elinin tersiyle sertçe gözünü sildi. Karşısında aciz duruma düşmekten yorulmuştu, yok muydu bi çaresi?
![](https://img.wattpad.com/cover/335693960-288-k547821.jpg)