~ BÖLÜM SEKİZ-İFTİRA ~

142 81 9
                                    

~ SEKİZİNCİ BÖLÜM ~

Yoktu... Gidecek yerim, sığınacak kimsem yoktu. Sebebini bilmediğim (bal gibi de bildiğim.) sebepten ötürü ise terk edilmiş hissediyordum. Bu hallere düşecek insanın ta kendisiydim. Tamam, ama... İşte tam bu noktada amalarım içimden çıkmak için direniyorlardı. Çıkartamazdım. Çıkartırsam zaten, artık ruhluk görevinden istifa etmiş ruhum bile kaldıramazdı amalarımı...

Ne kadar zaman geçti, ben ne kadar süre Karan'ların evinin arka bahçesinde oturdum bilmiyorum. Gidecek yerimin olmaması ya da ne bileyim beni evinden kovması değildi beni bu denli yıpratan. Güvenmemesiydi. Önce gitmeme izin vermeyip sonra en ufak olayda bana güvenmemesiydi. Gerçi olay ufak değildi ama... Ve amalarımın hiçbir zaman devamından cümle kuramayacağı bir ama çıkmıştı içimden.

Oturduğum yerden kalktım ve artık burada daha fazla kalmamın doğru olmayacağını kendime hatırlatarak gidecek yerler düşünmeye başladım. Gidecek yerim olmadığı halde gidecek yerler düşünmem de ironiydi gerçi. Hatta ironilikte çığır açmıştı.

Yavaş adımlarla arka bahçede ilerken bir ses durmamı sağladı. Ve hayır Karan değildi tabiki.

"Kız, noldu hayırdır? Karan kapı önüne mi koydu seni." dedi gülerek hatta haykırarak Ayşe abla.

"Bu seni ilgilendirmez." dedim dişlerimin arasından.

Bu kadında bir şeyler vardı ve her lafı istemsizce ona sinir olmamı sağlıyordu.

"Yoksa annesini senin öldürdüğünü söylediğim için mi kovdu seni?" demesiyle gözlerimi kocaman açtım. Bu... Bu çok adiceydi.

"Ben mi yaptım?" dedim alay ve sinir karışımı bir sesle.

"Hayır, ben yaptım. Ama suçu sana atmış olabilirim." demesiyle gözüm seğirdi. Bir insan nasıl bu kadar şeref yoksunu olabilirdi.

"Karan'a gidip anlatabilirsin tatlım. Elinde kanıtlar varken sana mı yoksa bana mı inanır?" diye devam edince Karan'a gidip söylemenin aklımdan bile geçmediğini söylemek istedim.

"Kime inandığı umrumda değil. Ben bana koşulsuz inanmayan insanla muhattap bile olamam zaten." dedim içimden Ayşe abla'ya saydırırken.

"Karan'ı bu kadar çabuk bırakacağını bilseydim tatlım. Seninle belki uğraşmazdım." dedi kahkaha atarak.

Ve o an aklıma gelen gerçek bu şeref yoksunu kadının sırf benle Karan'ı ayırmak için Fatma teyzeyi öldürdüğüydü. Biz Karan'la zaten hiçbir şeydik ve dolaylı yoldan bende sorumluydum bu ölümde.

"Yaptıklarının bedelini belki sana ödetemem ama bir söz vardır belki bilirsin 'yarına kalsa da yanına kalmaz.' Yaptıklarının cezasını tek tek çekeceksin." dedim tükürürcesine. Hatta neden tokat atmadım ya da dövmedim orası da muamma.

Şimdiyse siktir olup gitme vaktiydi. Bir daha geri dönmeme. Bir daha geriye dönmeme vakti.

Adımlarımı hızlandırarak nereye gideceğimi bilmeden yürümeye başladım. Param yoktu ve şehir merkezi buradan uzaktı. Yürüyerek bir günde anca gidebilirdim herhalde.

Ama bir yerden başlamalıydım. Hayatta kaldığım her gün hayata daha az bağlanasım gelsede daha çok bağlanmaya başlamalıydım.

KAR'IŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin