~ BÖLÜM ON İKİ - GÖKYÜZÜ KADAR UZAK ~

117 59 43
                                    

~ ON İKİNCİ BÖLÜM ~

Multi---> Karan



Bazı anlar vardır hayatta, geri dönüşü olmayan. Gerçi geri dönüşü olan anımız da yoktur ama, bazılarını geleceğimizde bir şekilde telafi edebiliriz.

Tam da şimdi geriye dönüp baktığımda bu anların hep hayatımın dönüm noktası olduğu gerçeği sarmalıyor beni. Kaçında doğru bir seçim yaptığım, kaçını geleceğimde telafi ettiğim ya da kaçında geçmişe dönebilmek için bir umut aradığım...

Şuana dönersek yaptığım seçimin doğruluğundan emin değilim. Ama biliyorum ki gitseydim bir bavul dolusu pişmanlığa gıpta edecek kadar birikmiş pişmanlıklarımla gidecektim. Hoş, bundan sonra ne olacaktı onu da bilmiyordum, ama ne kadar boktan da olsa sanırım zamana bırakmak yapılabilecek en mantıklı şeydi aynı zamanda...

Güneş ışınları odaya dolarken demek isterdim. Karan'ın odasında yatıyor olmasaydım. Bu odada bir insan nasıl yaşar demişler ve Karan'ı bulmuşlar sanırım. Gerçi odanın tek sorunu ait olduğu kişinin adının anlamını taşımasıydı ama olsundu. Çünkü karanlık ancak gece ona hükmederken güzeldi. Güneş ışınları yeryüzüne düştüğü an karanlığın hakimiyeti yıkılmalıydı, ki yıkılıyordu da. Bu oda dışında.

Sabah olmuştu ve bunu kapının altından büyük uğraşlarla girmeye çalışan ışık ışınlarından anlıyordum. Gerçekten çok güzeldi(!). Oysa şöyle uyanır uyanmaz camdan etrafı izleyerek gece mi gündüz mü diye teşhis etseydim daha güzel olabilirdi.

Düşünce alemimde oradan oraya koşarken herhangi bir düşünceme takılıp düşmemek için üstün çabalar sarf ederek içinden çıkmaya çalışıyordum. Ve çalan kapı bu işlemi hızlandırdığı için minnettardım.

"Giir.!" dedim sesimi kapı arkasına kadar yetiştirmeye ayarlayarak.

"Günaydın." dedi tüm ihtişamıyla Karan. Gözleri ve saçı yeni uykudan uyandığını bas bas bağırırken direk bu odaya gelmesi düşüncelerinin sesini susturabilmek istediğini kanıtlar nitelikteydi. Ya da ben kendimce öyle yormuştum, bilmiyorum.

"Günaydın." dedim onu incelemeyi bırakarak.

"Ne yersin?" dedi yatağımın ,aslında kendi yatağının, ucuna oturarak.

"Fark etmez." dedim omuz silkerek.

"Karar veremedim bende sen söyle işte." dedi gülümseyerek.

"Ben yemeyeceğim zaten. Ne yapıyorsan yap kendine." Ve her şey normalmiş gibi davranmam burada son buldu.

"Niye böyle yapıyorsun?" dedi bıkmış bir şekilde.

"Altı üstü canım yemek yemek istemiyor. Bunun altında gerçekten ne arıyorsun?" dedim tekrar mış gibilere geri dönmeye çalışırken.

"Emin misin?" dedi gözlerimin içine bakarak. Ve gözlerimin içine bakarak kırgınlıklarımı gün yüzüne çıkardı.

"Evet." dedim zoraki gülümseyerek. Çünkü önümde sere serpe yatan kırgınlıklarım bir şeyleri yastık altına atmama izin vermiyordu.

"Peki o zaman. Olur da fikrin değişirse diye sana da ayıracağım." dedi umursar tonda. Oysa umursamamalıydı. Çünkü harikulade olan bilinçaltım kendine mutlaka pay çıkarıyordu.

"Tamam." dedim ve kapıdan çıkışını izledim. Kapı kapandığı an derin bir nefes verdim.

Kırılan oyuncakları eski haline getirmek; kaybolan oyuncaklarıysa geri bulmak zordu. Yenisi alır geçiştirirdin belki ama ne bizler buna kanacak yaştaydık ne de soyut olan duygularımız birer oyuncaktı.

KAR'IŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin