~ ONUNCU BÖLÜM ~
ZEYNEP'TEN
Okbay'ın sorusu olduğum yerde çakılmama sebep oldu. Birincisi nasıl bu kadar çabuk öğrenmişti? İkincisi bana beslediği bu kinin sebebi neydi?
"Anlamadım?" dedim soruyu tekrar etmesini umarak.
"Anlamadın mı? Ben mi anlatayım?" diyerek güldü. Sinir karışımı bir gülüştü bu.
"Açıkça söyleyecek misin?" dedim artık bu imalı hallerinden sıkıdığımı belirtircesine.
"Ah ne yaptığını unuttun mu yoksa?" dedi çok güldüğü için hep hayret ettiğim çocuk.
"Ne ima etmeye çalışıyorsun?" dedim bu kez sesimi kontrol etme kaygısı gütmeden. Zaten gütmeye kalksam başarılı da olamazdım pek.
"Karan'ın diyorum. Annesini diyorum. Sen öl..."
"Ben yapmadım. Lanet olsun ben yapmadım tamam mı! Ya ailesini kaybetmiş birinin başkasının ailesinin ölümüne sebep olabileceğini size düşündüren ne? Beyninizin hangi bölümü bunu düşünecek kadar düştü?" dedim sözünü tamamlamasına izin vermeden. O kelimenin ağzından çıkmasına izin veremezdim. Verseydim tüm suçluluk duygusu benim kapımı hunharca açacaktı ve sonucunda da geri kapanamayacaktı.
Okbay bana bakarken aklında bir şeyleri tartıyor gibiydi. Bakışı da bir değişikti zaten. Sıcak bakmıyordu ama ilk başlardaki gibi öldürecek gibi de.
"Anlat o zaman. Sana tek bir şans veriyorum. Yalan söyeyip söylemeyeceğini anlayacak kadar da zekiyim. Ona göre." dedi ve duvara yaslandı. Kollarını da önünde birleştirerek bana baktı. 'Anlat' dercesine baktığında bakışlarımı aşağıya çevirdim. Yüzüne bakamazdım çünkü dolaylı olarak suçluluk payım vardı olanlarda.
"Ayşe Abla yapmış." dedim ve derin bir nefes aldım. "Karan'la benim aramda bir şeyler olduğunu düşünmüş ve beni Karan'dan uzaklaştırmak için bunu yapmış. Bizzat kendisi söyledi. İnan ya da inanma orası beni ilgilendirir ama benden bir şey eksiltmez. Zaten dolaylı yoldan sebep olduğum için kendimi yiyorum bir de sen üstüme gelme. Bu gece geçsin yarın sabah erkenden çeker giderim." dedim aklıma gelenleri düşünmeden bir çırpıda söyleyerek. Çünkü düşününce ne kadar da mantıklı(!) konuştuğumu fark ettim. Gidecek yerim yoktu ama gitmek zorundaydım. Hayatım zıtlıklarla doluydu zaten. Bir şey vardı ama olmamalıydı ya da yoktu ama olmalıydı. Kesinlikle hayatım bu cümleyle indirgenirdi.
"Özür dilerim." sesi beni düşüncelerimden ayırırken buna sebep olanın ne olduğu yine beynimde yeni düşünce dalgaları oluşturuyordu.
"Neden?" dedim Okbay'a.
"Çünkü doğru söylüyorsun. Yalan söylersen anlayacağımı söylemiştim." dedi kendini gülümsemeye zorlarken.
"Ama bunun hiçbir şeyi değiştirmeyeceğinin farkındasındır umarım." dedim
"Tabiki de değiştirecek." dedi kızgın haline alışık olmadığım kızgın Okbay.
"Bana güvenmeyen insanların yanında kalmam çok mantıksız Okbay. Güven bu hayattaki çoğu duygudan önce gelir. Hatta hepsinden önce. Bak adam akıllı dinleyince doğru söylediğim anlaşılıyormuş. Dinlemeden yargıladınız beni senle Karan. Tamam seni affedebilirim ama Karan olmaz. Affetsem de kalamam artık burada. Dinlemeden yargılamasına eyvallah der geçerim, acısına veririm belki ama güvenmemesi için yapabileceğim ya da arkasına sığınabileceğim bir bahanem yok. Üzgünüm." dedim uzun zaman sonra uzun bir cümle kurarken.
"Anlıyorum." dedi yine gülümsemeye zorlarken kendini.
"Alkın'ın odası nerede? Biraz dinlenmeye ihtiyacım var." dedim gülümseyerek. Nedensizce içimden gülümsemek geliyordu çünkü. 'Hayat bak beni yıktın ama umrumda değilsin' anlamını gülümsememe taşıttırmaya çalıştığımdan belki de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAR'IŞIK
Novela JuvenilNe kar olabildin ne de ışık.. Ya ikisiydin ya da karışık.. .............. Karanlıkta karlar altında ölmekte olan bir genç kız ve o an onun ışığı olan bir genç. Sonra.. Sonrası hep kar'ışık...