0.3

810 71 115
                                    

Ölüm neydi? Kaybetmek miydi? Kazanmak mı? Kurtulmak mı? Neydi ölüm?

Arda'ya göre yeniden doğumdu. Bir gün ölecek ve yeniden doğacaktı. Nasıl olacaktı bu bilmiyordu. Aslında bir dine inanmayı bırakmıştı. Sadece sığınak olarak Tanrı'ya yalvarıyordu.

Annesinin çığlıklarla karışık ağlamalarının eşliğinde bir köşede kulaklarını kapatak ağlarken bırakmıştı bir dine inanmayı. O zamanlar ne çok dua etmişti Tanrı'ya. Kabul olmasını çok istediği dualarının hiçbiri kabul olmamıştı küçük Arda'nın. Bir hata vardı. Tanrı onu unutmuş muydu?

Ama O, asla unutmazdı. O zaman Tanrı onu sevmiyordu.

İç dünyası darmadağınıktı. Toplayamıyor, mantıklı düşünmüyordu. Kafasındaki sesleri susturamıyordu.

Her yolu denemişti aslında susmaları için. Kokusuna dayanamadığı sigarayı denedi, burun kıvırdığı alkolle tanıştı, hatta Ferdi'nin iğrenç haplarından bile kullandı.

Ama hiçbiri onun canını yakan düşünceleri, sesleri susturamadı.

Bir süredir içinde bulunduğu bu yaşamda sesleri kendinden uzaklaştırmanın sadece iki yolunu bulmuştu.

Ya kendini kesecekti.

Ya da Ferdi'ye gidecekti.

Akan gözyaşlarına dur demedi. Saçlarını dağıtan rüzgarı hissetti. Sanki bir şeyler anlatmak istiyordu rüzgarın fısıltısı.

Uçurumun aşağısındaki dalgaları baktı. Oradaki balıklardan biri olmayı çok istedi. Hem çok da yaşamazdı balık olsa.

Bu Dünya üzerinde sadece bir iz olduğunu biliyordu. Ufak, değersiz biz iz. Milyarlarca kişinin arasında o kimdi ki? Kimin ondan haberi vardı? Böyle düşündükçe ne de değersizleşiyordu hayat gözünde.

Gitmemek, burada kalmak için hiç sebebi yoktu aslında. Bu uçurumdan kendini atmak kimseye bir şey kaybettirmeyecekti. Kimse ağlamazdı arkasından. Ferdi ziyarete gelir miydi acaba onu? Üzülür müydü? Yoksa umursamadan hayatına devam mı ederdi?

Neden şu an bile Arda'nın derdi Ferdi'ydi ki? Neden sadece onu düşünüyordu? Gel dese gelir miydi? Arasa açar mıydı telefonunu? Geçen gün gelmişti. Fakat belli bir amaç için gelmişti. İşini bitirdikten sonra biraz kalıp daha sonra gitmişti zaten. Ama şimdi Arda sadece yanında oturması için çağırmak istiyordu.

"Sikeyim seni Erenay. Neden bu kadar sevdim ki seni? İki gündür oturup kardeşimin bana dediklerini düşünmem gerekirken, ben aptal gibi iki gündür o geceyi düşünüyorum. İsak'la olan konuşmamdan sonra seni çağırışımı düşünüyorum. Sanki ilk defa yatmışız gibi!"

Ferdi'ye karşı özlemin yanında öfkeyi de barındırıyordu içinde.

"Senden nefret de ediyorum. Senden nefret ediyorum çünkü seni çok seviyorum Erenay. Bende de bi' kalp olduğunu unutup duran orospu çocuğunun tekisin oysa."

Yüzünü ekşitti. "Seni düşünmek çok yoruyor beni. Her şey darmadağınıkken neden girdin ki hayatıma? Sikeyim, neden beni kendine bağladın Erenay?"

Elleriyle yüzünü sıvazlayıp derin bir nefes aldı.

"İltifatların bile küfür gibi. Nereye kadar böyle olacak Erenay? Yorulacağım bir yerde. Ve sen kalmamı istemeyeceksin. Git diyeceksin bana. Hep böyle yapmadın mı zaten? Ben gitmek istemediğim hâlde gideceğim dedim, sen engellemedin. Sonunda sana döneceğimi bildiğin için mi hiçbir şey demedin?"

Kendi düşüncelerine sesli bir kahkaha attı Arda.

"Saçmalıyorum di mi? Sen benim için o kadar düşünmezsin bile. O güzel ismini söylememe izin bile vermiyorken bunu mu düşüneceksin? Neden sana Erenay diyemiyorum? Neden yasaklı bu isim bana? Senin gibi o da bana yasak. Yasak olduğunuz için mi böylesine seviyorum seni ve ismini? Beni geri dönüşü olmayan bi' günaha sürükleyen seni, Erenay'ı bu yüzden mi mı çok seviyorum?"

leaving tonight | arfer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin