Kapıda gözüken Erenay'a karşı "Nerede kaldın?" diye mızmızlandı Arda. Kollarındaki kesiklerin üstü kanla kirlenmeye başlamıştı bile. Derin değillerdi bu sefer fakat kesiklerdi. Kanayan, durmakta ısrarcı kesikler.
"Geldim sabırsız, dur."
"Duruyorum zaten."
Tekli koltukta oturan Arda'nın başına dikilip "Kalk bakalım." dedi Erenay.
Yeşil gözlü çocuk itiraz etmeden kalktı. Onun yerine Erenay oturup elindekileri yanlarında duran sehpaya koyduktan sonra Arda'nın da kucağına oturmasını sağladı. Yeşil gözlü çocuğum kucağında duruşunu seviyordu. Tam ona göreydi.
"Neden bu kesikler ve bu kızarık gözler? Anlat bakalım ufaklık."
"Anlatmak istemiyorum." diyerek omuz silkti Arda.
"Hadi ama bebeğim, illa ki anlatacaksın zaten."
"Bu sefer anlatmak istemiyorum. Sadece benimle ilgilensen olmaz mı?"
Bir yandan, artık Arda'ya pansuman yapmaktan ustalaşan Erenay kesiklerin üstünde nazik hareketlerle pamuğu gezdiriyordu.
Arda'nın omzuna ufak bir öpücük bırakıp "Tabii ki, nasıl istiyorsan öyle." dedi Erenay.
Bayılıyordu bu çocuğa. Kendine kabuk ettiremiyordu çoğu zaman fakat sadece fiziksel olarak arzulamıyordu Arda'yı. Hatta, fiziksel olarak bile arzulamıyordu. Duygusaldı onun arzusu. Yanındayken bile özlüyordu Arda'yı. Sanki ruhu, dokunması yasak olan bir hazineydi.
Erenay, duygularını nasıl ifade edeceğini bilmeyen biriydi. Duygular temasla belli edilir sanıyordu.
"Odama girdin mi Erenay?"
"Ne alakası var bunun şimdi ufaklık?"
Erenay'ın gerildiğini için kasılan yüzünden ve bir anda sertleşen sesinden anlayan Arda, yavaşça kıvırcığa dönüp kollarını omuzlarına çıkardı. Güçsüz tutuşlarına rağmen kollarının, omuzlarda düşmemesini sağlayıp Erenay'ın dudaklarına kendi dudaklarını kapattı.
Arda ufak öpücüğün ardından geri çekmedi yüzünü. Göz temasını bir saniye bile koparmadı Erenay'dan. Yeşil ormanların, kahverengi toprakla buluşması gerekliydi. Topraksız orman olmazdı sonuçta.
"Sordum sadece Erenay, neden cevap vermiyorsun?"
Ona bu kadar yakın olan çocuğun kızarmış gözleri ve burnu, etrafını kaplayan gerçek kokusu Erenay'ı gerçeklikten uzaklaştırıyor, bir asrın en yalancı insanını yalan söyleyemez hâle getiriyordu.
"Kapıdan geçerken dikkatimi çekti ve baktım Arda."
Arda yavaşça parmaklarını Erenay'ın ensesinde gezdirdi. Ufak saç tutamlarıyla oynadı.
"Peki, bir şey gördün mü Erenay?"
Hipnoz olmuş gibi, Arda ne derse ikiletmeden cevaplıyordu kıvırcık.
"Kutu yerdeydi."
"Açıp baktın mı?"
"Baktım."
Kaşları havaya kalkan Arda merakla sordu; "Şekerlerin sebebini merak etmiyor musun?"
Artık aralarındaki ufak mesafeye katlanamayan Erenay, Arda'nın beline yerleştirdiği ellerini sıkılaştırıp iyice kendine bastırarak çocuğu öptü. Belki öpücük masumdu ama hafif değildi. Arda'yı nefessiz bırakmaya yetecek kadardı.
Geri çekilen Erenay, tekrar sert bir öpücük bıraktı Arda'nın dudaklarına.
"Eğer istersen bana anlatırsın. Bu yüzden sormadım, bu yüzden merak etmedim. Çünkü etmem gereken bir şeyse, güzel dudakların rahat durmayıp bana her şeyi anlatır zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
leaving tonight | arfer
Randomi swear to god the voices wouldn't shut up, oh and i, i figured it all to be love but this isn't lovely