Birinci Randevu Günü
Çok heyecanlıydım! Resmî olarak bugün ilk randevuma çıkacaktım ve kim olduğunu çok merak ediyordum. Saatime tekrar baktıktan sonra gözlerim banyonun kapısında, Colin'deydi. Yarım saattir hazırlanmasını bekliyordum ve şimdiden geç kalmıştık bile."Colin!" Banyonun kapısına doğru ilerleyip sertçe birkaç kez vurdum. "İki dakika içerisinde çıkmazsan eğer içeriye gireceğim!" Parfümümü banyoda unuttuğuma inanamıyordum. Owen'ın, Teo'nun ya da Mateo'nun beni kokumla tanımasını istiyordum ve Colin yüzünden çoktan başkalarıyla eşleşmiş olabilirlerdi! Gerçi Bayan Landre'ye verdiğimiz zarflarda yazan isimlere göre en azından bir tanesinin bugün benimle eşleşeceğini umuyordum.
"Colin!" Bir kez daha sertçe kapıya vurduğumda kapı açıldı. Colin'in yine sıkıcı takım elbiselerinden birisini giyeceğini düşünürken beni şaşırtmıştı. Koyu mor, fermuarlı ince bir kazak, altına da kot giymişti. Saçları her zamanki gibi düzgündü.
"Sabah sabah niye adımı sayıklıyorsun Kunduz?"
Bana alttan küçümseyici bakışlar atarken kaşlarımı çattım. "Senin yüzünden geç kaldık," dedim. "İki parça kıyafeti yarım saatte giydiğine inanamıyorum." Ona bakmayıp banyoya doğru ilerlerken peşinden geldiğini duyuyordum.
"Benim yüzümden mi geç kaldık? Sabah bir saat duş almak yerine hazırlansaydın ya da daha erken bir saatte kalkıp duşunu alsaydın şu anda çoktan aşağıda olacaktık."
Aynalı dolabın içinden aldığım parfümü sıkarken Colin'le aynada göz göze geldik. Ona yüzümü buruşturduğumda aynı şekilde cevap verdi.
"Duşta geçirdiğim saati sayacağına ben duştayken giyinseydin," dedim."Özür dilerim kahvaltı yaptığım için!" diye cevap verdi. Bugün ekstra huysuzdu. Sabah sabah negatif enerjiden uzak durmak istediğim için daha fazla konuşmadım fakat çoktan o enerjiyi üstümde hissediyordum. Yatağın üzerine bıraktığım minik çantamı da aldıktan sonra kapıya doğru ilerlerken Colin beni takip ediyordu.
Asansör beklerken ikimiz de konuşmuyorduk. Sadece birbirimize kötü kötü bakışlar atıyor, daha sonra da başka yerlere bakıyorduk. En sonunda geldiğinde içine girdik ve zemin kata bastık. Asansördeki diğer insanlar ikimiz arasındaki gerginliği fark etmişçesine Colin'e ve bana bakıp duruyorlardı fakat anlayamıyordum. En sonunda on belki de on bir yaşında olduğunu düşündüğüm bir çocuk Colin'in kolunu gösterip sırıtınca ona doğru baktım. Colin'in saatine takılmış olan siyah bir ip bana doğru uzanıyordu ve tam olarak sağ popo yanağımda bitiyordu. Colin kolunu yukarıya doğru hareket ettirdiğinde o ip biraz daha uzadı. "Colin, dur!" diye neredeyse çığlık atarak kolunu yakaladım ve aşağıya indirdim. Colin kaşlarını çatarak önce kolundaki elime daha sonra bana baktı.
"Neler oluyor Jules?" Colin çığlığımdan korkan insanlara gülümseyerek beni kendisine doğru çekti. Bende koluna girmiş, saatindeki elbisemin ipini kurtarmaya çalışıyordum fakat ben uğraştıkça sanki elbisemin ipi biraz daha sökülüyordu. Tam da popomun üzerinde! Zemin kata ulaştığımızda asansörden birlikte indik. İnsanlar bize hala garip garip bakarlarken yavaşça onlardan uzaklaştık.
"Ne yapıyorsun? Üzerime sümük gibi yapışmayı alışkanlık haline getirdin," dediğinde burnumdan soluyarak ona doğru döndüm ve elini tutup saatini gösterdim.
"Çabuk arkama bak. İç çamaşırım gözükmüyor, değil mi? O kadar sökülmemiş?" Panikle Colin'e doğru arkamı döndüm. Colin az sonra arkamda değilmiş popoma bakıyordu. Tanrım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ökse Otunun Altında
Humor"Şu anda öpüşmemiz gerekiyor, biliyorsun değil mi?" Colin'in söyledikleriyle içtiğim şarabı neredeyse püskürtecektim. Büyükçe yutkunup, kocaman açtığım gözlerimle ona baktım. "Ne? Neden?" Colin sırıtarak parmağıyla yukarıyı işaret etti. "Çünkü ök...