Bölüm 14

86 2 0
                                    

En ürkütücü savaş hangisiydi. Sessiz sedasız olan mı yoksa bombaların patlayarak ses ürettiği savaş mı? Biz şu an hangisindeydik? Bombalar patlıyordu, gizlice düşmanın inine sızıyorduk. Hem sesli hem de sessizdik. Belki de üçüncü şıkkı oluşturmanın zamanı gelmişti.

En tehlikeli, en çok can alan savaş hem sessiz hem de sesli olan savaştı.

Düşman kan kaybetmeye başlamıştı, bizde öyle. Henüz can kaybetmemiş olsak da ruhumuzdan eksilen birçok şey oluyordu. Bu savaşta fedakarlığı yapan taraf sadece biz değildik. Halk büyük kayıplar vermişti. Artık can kaybetmiştik. Eksilen şey ruhumuzdan daha fazlasıydı. 

'Halkı kışkırtmak için yapılan eylemlerde göz altına alınan hainler ve yaralananlar olmuştu. Yaralananların 45'i ağır yaralı, 389'u yaralıydı. 45 ağır yaralının 39'u hayatını kaybetti. Gözaltına alınanların 793'ü nöbetçi mahkemeye çıkarıldı. Yaptıklarının bedelini canlarıyla ve özgürlükleriyle ödediler.' demişti hükümet yanlısı bir haber kanalı. 

39 can gitmişti.

Tahminen hapse atılmak istenen 793 kişi önce hapis, sonradan idam cezasına vurulacaktı. Devir 1960' dan daha caniydi. 

Yine ve yine Deniz Gezmiş'ler yitecekti bu ülkede. 

Sırf bağımsızlıklarını savundular diye.

Şimdi ise ben düşmanın inindeydim, Rusya'da. Kutay'ın güvenli kolları arasından çıkmış kendimi bir cehenneme sürüklemiştim. Buna mecburdum. Öğreneceğim her bilgi ÖS örgütü için altın değerindeydi. 

Kulağımdaki çip boyutundaki şey cızırdadı ve yüzümü buruşturmama neden oldu. 'Lavinya, sesim geliyor mu?' konuşan Hakan'dı. Kutay hepsini önce İstanbul'a toplamış ve bir plan yapmıştı. Ben hükümetin ayarladığı uçakla şuan Rusya Havalimanındaydım. Onlar ise yalnızca birkaç saat sonra Rusya'da olacaklardı.

'Geliyor.' dedim kısık sesimle. Arkamda başkan tarafından görevlendirilmiş iki koruma vardı. Duymaları şuan isteyeceğim son şeydi.

'Yalnız olmadığını bil, birkaç saat sonra  yanında olacağız. Paniğe kapılma. Her şey kontrolümüz altında.' dedi Hakan beni sakinleştirmek isteyerek. Yüzümde bir gülümseme oluştu, sessiz kaldım. 'Ben, Mahir, Mahi, Hande ve Kutay buradayız. Yanındayız.' dedi.

Bir sıcaklık yayıldı vücuduma, aile sıcaklığı gibiydi.

Sessizliğimi korudum ve korumaların eşliğinde yürümeye devam ettim. Boynumdaki kolyeyi tekrardan düzelttim ve görüntüyü net alacaklarını düşündüğüm konuma getirdim.

Dilerdim ki kolyeyi düzelten yine Kutay olsaydı.

'Görüntü net, ilerlemeye devam et..' dedi Kutay konuşarak. İş başındayken kesinlikle çok ciddiydi ve bu beni daha çok geriyordu.

'Havalimanından seni siyah bir transporter alacak, adamlar bizim adamlarımız. Rahatlayabilirsin. Beş dakikalık bir zamanımız olacak. O beş dakikada sana anlatacaklarımı dikkatli dinle.' dedi Kutay ve bahsettiği siyah araba geldi.

*******

Nihayet toplantı salonunda 11 ülkeyi temsilen oturan insanların arasındaydım. Rusya henüz gelmemişti. Herkes sükunet içerisinde bekliyordu. Gerginliğim belli oluyordu fakat kimse garipsemiyordu. Bu örgütten korktuklarımı sandıkları içindi.

Bilmedikleri şey korkmam için artık bir sebep yoktu.

ÖS buradaydı.

Tavana kadar uzanan ahşap kapı büyük bir gıcırtıyla açıldı. Açılan kapıyla herkes ayaklanınca mecbur bende ayaklandım. Dizlerim ve beynim oturmam için komut verse de umursamadım. 

Özgürlük SavaşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin